Geçen yıl baharın son günleriydi sanırım. Bir hastalık sonrası, hediye olarak eve geldi orkide. Çiçekçiden yeni alınmıştı. Parlak ambalaj kağıdı, üzerindeki kurdeleler, nazar boncuklarıyla nasıl da güzel, görkemliydi. Takılarını takmış yeni gelinler gibi pırıl pırıldı.
Salonda baş köşede yerini aldı muhteşem orkide. Diğer çiçekler onun yanında nasıl da sönük kaldılar, belki de kıskandılar. Bir süre orkideye çok iyi bakıldı. Güneş, ısı, hava, su, her şey kararında ve dozundaydı. Sanırım o da hayatından memnundu.
Günler böylece geçti... Derken yaz geldi. Mersin'de aşırı sıcaklar, yaylaya gidişin habercisidir. Yaylaya götürülemeyen tüm çiçekler bir dosta emanet edildi. Orkide üç ay yalnız kaldı... Susuz değil ama sevgisiz, ilgisiz, özensiz. İlk günkünden çok farklı, tanınmayacak haldeydi artık. Aşırı suyun içinde kökü neredeyse çürümüştü... Ona uygun değildi bakım tarzı. Tıpkı benzeri insanlar gibi. Takıları dökülmüş, başlık parası tükenmiş mahzun gelinler gibi.
İlk geldiği gün, hafif bir esintide çiçekleri sanki dans eder gibiydi. Oysa bugün; halaydan, horondan, tangolardan sonra bitkin gelinler gibi... Tükenmişti orkide. Atılabilirdi belki o gün-hayatına son verilen onca kadın gibi- "Orada kimse var mı" diye bağırıp sesini duyuramayan, kendini kanıtlayamayan nice kadın gibi kaderine terk edilebilirdi.
İnsan, hayvan ya da bitki... Nasıl vazgeçilebilir? Zor günde "can suyu" verecek bir ele ihtiyacı vardı orkidenin de. Özenli bakım istiyordu, toprağının, saksısının değiştirilmesi, budanması gerekiyordu. Orkidenin direnci, yaşam mücadelesi kayda değerdi. Yeniden can bulmak uzun sürdü; günler, aylar geçti. Emeğe değdi. Sadece bir yaprağında zor günlerin izi kaldı.
Sanırım baharı bekliyormuş: Sanki uzun bir kış uykusundan uyanırcasına gelişti; Tomurcuklar yavaş yavaş büyüdü, teker teker açıldı, çiçeğe dönüştü. Dünyaya yeniden gelmiş gibi, çiçekleriyle coştu adeta. Hala yeniden-yeniden açmaya hazırlanıyor. Köküyle, dallarıyla, çiçekleriyle her yönden yaşama tutundu orkide. Tıpkı mücadeleci insanlar gibi... Sesini duyurmak isteyen diğer Orkideler, Nilüferler , Nergisler, Baharlar gibi....
Makbule ABALI
Selam olsun ,ders olsun güzel orkidenin yaşam mücadelesi ve başarısı...Teşekkürler Makbule Hanım 'cığım bize bu güzel mücadeleyi ve çiceği tanıma olanağı verdiğiniz için..Sevgiler...
YanıtlaSilTeşekkürler sevgili Arzu Hanım. Çevremize yalnızca bakmakla kalmayıp, "görmeye" çalıştığımızda ne çok şey buluyoruz. İnsanlarla bitkilerin, çiçeklerin, ağaçların ne çok ortak yönleri var. Bir "can" taşıyorlar sonuçta... Canına kıyılan onca kadını her gün gazetelerde okudukça, televizyonlarda izledikçe; canım yanıyor, içim acıyor.
SilYıllarca "çimleri ezmeyiniz" dedik, ama neleri ezmedik ki...
Çimleri ezmeyiniz yazısına bazı ülkelerde hiç rastlanmıyor...önce ezilecek bir avuç çim bırakıp,sonra da ona da basmayınız diyen bir ülkedeyiz. Yaşam dağarcığımız artıyor yazılarınızla Makbule hanımcığım...sevmeyi öğreniyoruz hala, teşekkürler!
YanıtlaSilTeşekkürler sevgili Sezgi, her vesileyle sevgiyi paylaşmak ne güzel. Yıkmak, yapmaktan daha mı kolay geliyor bazen insanlarımıza? Onarmak, düzeltmek, yeniden kazandırmak varken kısa yoldan bitiriyoruz pek çok şeyi.
SilGençler "farklılık ve farkındalık" yaratacaklar, eminim ben.
Sevgili öğretmenim ,
YanıtlaSilBir orkide ( ve daha bir çok çiçek ) çok narin ama bir o kadar da güçlüdür , aynı insanlar gibi. Bazı insanlar vardır bir bakarsınız kırılgan , nazik , hassas ... Ama o insan gün gelir hiç beklemediğiniz kadar güçlüdür de ...İnsanların çıkarımlarda bulunmak için illa birbirlerini dinlemeleri gerekmiyor belkide , bazen doğa en büyük cevabı veriyordur kimbilir...
Bitkilerle insanların çok benzer yanları var gerçekten. İkisi de canlı sonuçta; özen istiyor, özelliklerine uygun bakım istiyor. Doğa dengesini kurmuş,uyumsuzluklarda bir süre tanıyor, ancak sonra güçsüz olan yok olmaya mahkum.Keşke insanlar kasıtlı olarak doğanın dengesini bozmasa...
Sil