Bu Blogda Ara

21 Eyl 2016

BİR TREN YOLCULUĞU... (Öykü )




Bir tren yolculuğunda karşılaştık onlarla. 8-10 saatlik bir yolculuktu bu. Tünellerden, ağaçların yakınından, mağaraların yanından geçerek yapılan bu yolculuk bana hep farklı ve heyecanlı gelmiştir. Bu güzergahta otobüs yolculuğunu hiç düşünmemiştim. Yorucu ve sıkıntılı geçer fikrindeydim. Trende koridorlarda, restoranda dolaşma imkanımız vardı. 

Eşyalarımı üst bagaja yerleştirdim, yer numarama bir kez daha bakarak yerime oturdum. 6 kişilik kompartımanda  3 kişiydik. Onlar tam karşımdaydılar. Biri 80 yaşlarında bir hanım-sanırım anne olmalıydı- ve yanında kızı. 45 yaşlarında gösteriyordu. İkisi de temiz ve şık giyimliydi. İkisinin de saçları topuz yapılmıştı. Doğrusu yaşlı bayana topuz daha çok yakışmıştı. Yaşanmış yıllar yüzünde derin çizgiler oluşturmuştu. "Ama neden bu yüz ifadesi bu kadar donuk?" diye düşündüm...


Çocukluğumdaki tren yolculuklarını hatırladım bir an... Nasıl da eğlenceliydi. Yola çıkmadan heyecanlanırdık, her şey bir masal tadındaydı. Ailece İstanbul'daki yakınlarımıza giderdik. O zamanki kara tren ya da buharlı trenler yüzümüzü-gözümüzü simsiyah yapardı. Ama dünyamız pırıl pırıldı. Koridorda durup, yarı açık camdan elimizi rüzgara uzatmak ne hoştu. Kendimizi güçlü masal kahramanları gibi hissederdik. 

O yıllarda ülkemizde demir yolları güçlüydü. Şehirler arası otobüsler bu denli yaygın değildi. Sanırım tren biletleri de çok pahalı değildi. Babam 4 çocukla annemin rahat etmesi için yataklı vagondan bilet alırdı. Tertemiz yataklarda beşik gibi sallanarak çalan tren zilleri arasında mışıl mışıl uyurduk. 

Yıllar sonraki yolculuğum devam ediyordu. Trenler eskiye göre daha gelişmişti. Buharlı trenlerin yerini motorlu trenler almıştı. Bu trenler eskilerden daha hızlıydı. Ben bunları düşünürken baktım, yaşlı bayan tepeden tırnağa beni süzüyor. bir ara elinde sımsıkı tuttuğu çantasını yere düşürdü. Hemen eğilip aldım, kendisine verdim. Önce şaşırdı, sonra dudaklarının ucuyla gülümsedi. Garip bir gülümsemeydi bu; ürkek, tedirgin... Teşekkür etmedi. O'nun yerine kızı teşekkür etti. Gülümsedim.

Tren yavaş yavaş hızlanıyordu. Çok yorgundum. Biraz uyumak için başımı arkaya yasladım. Birden tiz bir sesle irkildim: " Beni nereye götürüyorsun?" Gözlerimi açtım. Biraz önceki nazik bayanın yüzü allak bullaktı adeta. "Beni izinsiz götüremezsin. Önce annemden izin alman gerekirdi. " Genç bayan şaşkınlıkla konuştu: "Anneciğim biliyorsun, annen öleli yıllar oldu. Birlikte Ankara'ya gidiyoruz. "

Cümlesini tam tamamlayamadan yaşlı bayan bir çığlık attı: "Annem ne zaman öldü. Neden yalan söylüyorsun? Ben seninle gelmek istemiyorum. Genç kadının sesi titremeye başlamıştı: "Bensiz nereye gidersin anne? Zaten ablam bizi bekliyor." 
Yaşlı hanım giderek sesini yükseltiyordu: "Hem sen kimsin, ben seni tanımıyorum ki." 

Genç bayanın yanaklarından yaşlar süzülmeye başladı. Yüzü kıpkırmızıydı. Fısıldar gibi konuştu benimle: "Sizi de rahatsız ettik. Kusura bakmayın. Annem Alzheimer hastası." Bu arada çantasından çıkardığı ilacı  annesine verdi. Alzheimer deyince duraksadım. Duymuştum bu hastalığı. Bulunduğum kentte "Yaşlı yaşam Merkezi" vardı. Hastalıkla ilgili konferanslara, söyleşilere katılmıştım. Zor bir hastalıktı, dünyada hızla yayılıyordu. 

Bu arada anne uyuklamaya başlamıştı. Kızı düşük bir sesle anlatmaya koyuldu. Belli ki anlatma ihtiyacındaydı: " Annem emekli öğretmen. 35 yıl çalıştıktan sonra emekli oldu. Babamı 3 yıl önce kaybettik. Hastalık önce küçük unutkanlıklarla başladı. Giderek davranışları değişti. Kendi kendini idare edemez oldu. Korkuları,Kaygıları, halüsinasyonları var. An geliyor beni bile tanıyamıyor. Belki bir potansiyel vardı ama sanırım babamın ölümü de hastalığı tetikledi."

Artık ağlamıyordu. Hiç tanımadığı  ama yakınlık duyduğu birine sorunlarını anlatmak onu rahatlatmıştı. "Annem öğretmen" demişti.
Belki garip bir düşünceydi ama o anda düşünmeden edemedim; "Öğrencileri eski öğretmenlerinin bu halini görselerdi ne derlerdi acaba?" İdolünüz olan kişi imaj değişikliğine uğrarsa nasıl bir hayal kırıklığı yaratabilir? Eski bir şarkının sözlerini hatırladım; "Ateşe benzerdin, küle dönmüşsün sevdiğim güzel..." Ateşin yakıcı halinden sönmüş küle dönmek... Güfteyi yazan sanatçı kim bilir neler düşünerek yazmıştır.

Bir tünele daha girdik. Hayatın karanlık yüzü; hastalıklar, kazalar ve tünelin ucunda ölüm diye düşündüm. Zor zamanlarında yalnızlığı en yoğun şekilde yaşıyor insanoğlu. Güç anlarda tünelin ucundaki ışık gibi bir ışık arıyor. Aydınlanmak istiyor. Belli yaşlardan sonra dinlenmek için daha sakin, daha rahat günleri özlüyor. Oysa bazen her şey tesadüflerle gelişiyor. Yaşam sanki pamuk ipliğine bağlı...

Yaşlı bayan birden uyandı, Dehşet içindeydi. "Çantamı çaldılar, bulun çantamı..." Bağırıyor, ayağa kalkmaya çalışıyordu. Kızı çantasını eline verdi. Saki, rahatlatıcı bir ses tonuyla: "Bak çantan burada canım. Kimse çantanı çalmadı." dedi. Annesi çantasını göğsüne bastırdı, eliyle sımsıkı kavradı. 

Uzun bir yol vardı önümüzde. Hayatın zor, çetrefilli yolları gibi. Her an her şey olabilirdi. Hayat sürprizlerle doluydu. Neye, ne kadar hazırlıklı olabilirdik? Yaşlı bayan bana adeta bir "hayat dersi" vermişti. Öyle asil ve vakur bir duruşu vardı ki; iç dünyasını, rahatsızlığını bilmeseniz hastalığı konduramazdınız. Saçının taranış biçiminden giysilerine, çanta ve ayakkabılarına kadar zarafet akıyordu adeta. 

30- 40 yıl önceki halini düşündüm... Kim bilir ne kadar güzeldi. Öğretmenliğini hayal ettim; Tatlı-sert bir öğretmen olmalıydı. Yüzündeki bu sert ifade o zamanlar böyle değildi herhalde. Duygular yüz ifadesini nasıl da değiştiriyor. Gözler bizi en çok ele veren yanımız. Adeta iç dünyamızın aynası. Şimdi o güzel ela gözlerde güvensizlik, kaygı,korku okunuyordu. Yüz hatları gergindi. "İç huzursuzluk, mutsuzluk yüze de yansır elbette." dedim kendi kendime. 

Farkında olmadan yüksek sesle konuşmuşum."Anlamadım" dedi genç bayan. "Hayat öyle anlaşılmaz ve zor ki "dedim. Aynı duyguları paylaşıyorduk. Fazla konuşmaya gerek yoktu. Sözcükler anlamını yitirmişti. İkimiz de bir süre sustuk. Raylarda yankılanan ritmik ses aynen kulaklarımda da yankılanıyordu. 

Trenin keskin düdüğü beni gerçek dünyaya döndürdü bir an. Çocukluğumda bu sesler şarkı gibi gelirdi. Şimdi kulaklarımı tırmalıyor, beynimde uğulduyordu. Bu sesler, hayatın olumsuz yanları hakkında birer uyarı gibiydi belki de. Her yolculuk ya da her karşılaşma insan yüzlerinde hayatın bir başka yüzünü sergiliyor bana; İnsanın değişik halleri... insanlık halleri... Bazen hüzün, bazen keder, bazen mutluluk ya da mutsuzluk...







53 yorum:

  1. Sanırım bugün alzaymır günü. Ve çok yerinde olmuş bu yayın.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Dünya Alzheimer Günü'nü düşünerek yazdım bu öyküyü.
      Teşekkürler. Bu zor hastalık hakkında düşündürmek istedim.
      Sevgiyle.

      Sil
  2. Giderek yaygınlaşan bir hastalık :( Hepimizin üzerinde düşünmesi gerekli gerçekten...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de çok büyük artış göstermiş.Hastalik hakkında hepimizin bilinçlenmesi , insan ve toplum sağlığı açısından iyi olacaktır

      Sil
  3. Böyle bir hastalık hakkında farkındalık yaratan öykünüzü çok beğendim ve çok duygulandım.
    Yüreğinize-ellerinize sağlık.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bütün hastalıklar zordur mutlaka ama akıl ve beden sağlığımızı etkileyen hastalıklar en zoru.Duyarlı insanlar duygulanıyor.
      Çok teşekkür ederim.
      Bir önceki yayındaki yorumunuza yorum yazdım.Tam yayınla'ya bastım. Birden yorum da cevap da silindi, gitti. Çok üzüldüm.
      Selam-sevgiler.

      Sil
  4. Hayat, ozanın dediği gibi hepimiz için 'uzun, ince bir yol' Bu yol nice öğretilerle dolu. Hastalıklar da hayatın bir başka yüzü. İnsanı türlü hallere büründürüyor!. İnsana, insanı ve hayatı öğretiyor. Hayatta hiçbir şey aynı kalmıyor!. Alzheimer da, kanser gibi toplumda giderek çoğalmakta.. bu hastalıkların 70-80 ve üzeri yaş eğrisindeki kişilerde yaşlılıkla birlikte görülebilmesi normal olarak karşılanabilir, ancak çok daha erken diyebileceğimiz 40- 45-50 yaş grubunda görüldüğünde öyle sanıyorum ki bu durum daha vahim olabilir!.
    Ben, öyküde anlattığınız gibi o bayanın öğrencisi olsaydım eğer ve yıllar sonra öğretmenimi bu şekilde görse idim!. Elbette ‘alzheimer’ olduğu için üzülürdüm, çünkü insan sevdikleri hiç yaşlanmasın, hep genç kalsın istiyor ama bunun mümkün olamayacağını bilir ve bu durumu olgunlukla karşılardım. Asla idolüm olan kadınla ilgili düşüncelerimde en ufak bir değişiklik olmazdı.. Çünkü normal şartlarda o öğretmenin öğrencileri de ortalama 40-50 yaşlarında olacak ve artık onlarda hayatın toz pembe olmadığını kavrayabilecek yaşlarda olacaktır, diye düşünüyorum.
    Alzheimer’a dikkat çekmeniz önemli olmuş. Bir de bilinmeyen, kendini gizleyebilen nice ‘ruhsal’ hastalıklar, ‘hasta insan’lar var!. Mevsim değişikliği hemen her insanı etkiler ama bazı insanları daha fazla!.. bunları bilebilmek, anlayabilmek ise uzun soluklu bir iştir. Hayat; başlı başına ince iş ve onu anlamak, öncelikle insanı anlamak incelik gerektiren bir yol, yolculuk…
    21 Eylül Dünya Alzheimer Günü’ne istinaden yazmış olduğunuz öykü adına teşekkürler Makbule Öğretmenim..Esenlikle…

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yorumunuz her zamanki gibi; ince detaylara dikkat edilerek, hassasiyetle yazılmış bir yorum. Hayatın içinde deneyim kazandıracak öyle çok olay var ki. Belki de bu deneyimlerin bileşkesi bize önemli dersler kazandırıyor.
      Ben de eski öğretmenimi görseydim aynı şekilde düşünmeye çalışırdım. "durumu kabullenmek" en doğrusu zaten. Öyküyü yazarken öyle bir durumu düşündüm birden.
      Anlayışınıza, duyarlılığınıza tekrar teşekkür ederim.Akıl ve beden sağlığımızı korumak gerçekten çok önemli.Hayatta pek çok şey incelik istiyor, anlayış gerektiriyor.
      Her 21 Eylül'de toplumun biraz daha bilinçlenmesini dileyerek...
      Selam ve sevgiler.

      Sil
  5. Ne kadar güzel ve düşündürücü, hislendirici bir öykü. Tren yolculuklarını ben o kadar severdim ki, o tekerlerle rayların tempoyla çıkardıkları ritmik seslerine hayrandım. Arada bir koridora çıkıp , camdan uzattığım elim her geçtiğimiz yerlerin havasını oksar, nasiplenirdi. Çok tren tolculuğu yaptım. On sekiz yaşımda eşimin şark hizmeti sebebiyle önceden gittiği şehre ben, gereken şartları hazırladıktan sonra tek başıma , tek kişilik kompartmanda İstanbul Haydarpaşa- Malatya arası uzun bir yolculuk yaptım... Vagon-Li Şirketi'ne ait olan Şark Ekspresi ile. Anlatılmaz bir yolculuktu. Malatya'da inip, eşimle Adıyaman'a geçmiştik. Hey gidi günler dedim şimdi. Anılarımı canlandırdınız.
    Alzheimer gerçekten en çok da hastaya bakanı yıkan bir hastalık. Hasta zaten akıl tutulması olmuş, onun azabı bambaşka.Allah olanlara kolaylıklar versin. Sevgi ve selamlarımla Makbule kardeşim :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bilirsiniz her öyküde biraz da gerçek yaşamdan izler katıyor insan. Annemle kız kardeşimin bir otobüs yolculuğundan esinlendim. Yıllar önceki tren yolculuklarını da hatırlayarak bir öykü kurguladım.
      Şark Ekspresi ile yolculuk ne büyük şans. Hayal gibi.
      Toplumun bilinçlenmesi adına Alzheimer'ın çok konu edilmesi gerektiğini düşünüyorum.
      Bu güzel ve anlamlı yoruma çok teşekkür ederim.
      Selam-sevgiler.

      Sil
  6. İçime çeke çeke biraz hüzünlü biraz buruk okudum yazını, tıpkı bir kitabın saylarını çevirir gibi.. öyle akıcı ve güzel anlatmışsın ki.. hayat bir film şeridi gibi değil mi..bu hastalıkla uğraşan insanlara Allah kolaylık versin gerçekten çok zor:(
    Sevgiler yolladım.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hep düşünürüm, Sebuş; hayatın bir yanı yoğun hüznüyle burukluk veriyor insana. Hele Alz. gibi bazı hastalıklarda hasta yakınları pek çok zorlukla karşılaşıyorlar.
      Çok teşekkür ederim güzel yorumuna.
      Sevgiyle.

      Sil
  7. Alzheimer Gününde yayınlanan bu yazıya bayıldım. İçim titreyerek okudum. Bu hastalıkla savaşan herkese Allah şifalar versin gerçekten zor bir hastalık. Teşekkürler. Yüreğinize sağlık Ece ablacım.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim. İçiniz titreyerek okumanız hassasiyetinizi gösteriyor. Dileğiniz benim de dileğimdir. sevgili Ece Evren'in de blog arkadaşısınız sanırım.
      Sevgiler.

      Sil
  8. Ah o huzursuzluk,mutsuzluk ve kaybolmuşluk hisleri insanın en çok canını acıtıyor...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yoğun bir duygu karmaşası yaşanıyor.Güvensizlik, utanma, korku
      ve benzeri duygular da bunlara dahil. Hastanın çevresinde bütün bunları anlayışla karşılayan insanların varlığını dileyelim.
      Sevgiler.

      Sil
  9. Rahmetli dayım da alzheimer hastasıydı. Geçirdiği o kritik evreleri anımsadım. Annemden 5-6 yaş büyüktü, 87 yaşına kadar yaşadı. İşin acı tarafı annem rahmetli olduğunda, Ankara'ya gelip evdeki kalabalığı görünce kendisine parti düzenlendiğini sanmasıydı. Anılarımda onu en beyefendi, en iyi hali ile hatırlarım. Dünya Alzheimer Günü için hazırladığınız çok anlamlı, önemli ve duygusal yazı için teşekkür ederim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Geçmiş olsun, Allah rahmet eylesin. Annemin ölümünden önce biz de kız kardeşimi kaybetmiştik. Çok sevmesine rağmen hiç hatırlamadı. Sadece bir kez "Neden beni ziyarete gelmiyor?" diye sorduğunu hatırlıyorum. İnsanı üzen, hırpalayan, yıpratan durumlarla her an karşılaşılabilir.
      Değerli yorumunuz için asıl ben teşekkür ederim.

      Sil
  10. çok duygulu çok güzel hikaye yaaaa, tren nostaljisi de var ne güzel :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben de içimden gelerek, duygulanarak yazdım Deep. Tren nostaljisi aile geçmişimden de izler taşıyor. Tüm taşıtlar içinde trenler daha nostaljik ve sevimli geliyor bana.

      Sil
  11. Sevgili Makbule, ben de rahmetli annemi hatırladım ve bu kadar ileri devrelere gelmeden melek olduğuna sevinmeliyim belki de:( gerçi insan ne olursa olsun annesinin gitmesini istemiyor:( çok üzüldüm trendeki anne ve kıza. Bir ara alzheimer aşısı bulundu dediler çok sevindim, benim, senin annene yetişemedi ama sonrakilere yetişse bari.:( Allah hiçbirimizi elden, ayaktan düşürmesin, akıl sağlığımızı almasın...
    Sevgilerimle..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hepimiz için hayatın bir sonu var tabii sevgili Müjde. Er veya geç. Çok acı çekmeden, zor hastalıklara yakalanmadan bir ölümle gitmek isterdim ben. Trendeki anne-kız hayalle gerçeğin karışımı bir öykü. İnsan dağarcığındaki birikimleri paylaşmak istiyor. Senin senaryoların da öyledir mutlaka.
      Alzheimer aşısı üzerinde çalışmalar sürüyormuş ama halen kanıtlanmış bir şey yok.
      Dileğine ben de yürekten katılıyorum.
      İçten yorumuna teşekkür ederim.
      Esenlikler dilerim.

      Sil
  12. Bilmiyorum Makbule hatun, dine bakış açın nedir, inancın nasıldır. Tanımıyorum seni. Sadece şahsi fikrimi paylaşmak istiyorum. Benim anneannem 90 yaşına geliyordu vefat ettiğinde. Gençliğinden beri hep Allah'a sığınmış, dinibütün biriymiş. Öyle anlatırlar. Ama ben ömrünün son yıllarında ziyaret ettiğimde Kur'an okur bulurdum onu. Ayda 3 hatim indiriyordu. Günde 60 sayfa yapar bu. Okuması bitince tesbih alırdı eline. Ve inanır mısın mahallelinin, evlatlarının sorunlarına çözüm bulur, ülke yönetimi hakkında konuşur, torunlarının devlet dairelerindeki işlerinin neticesini soruşturur, takip ederdi. Sonra bir gün çok hasta, ölüm döşeğinde dediler. Annem kaldı yanında ilgilenmek için. Kur'an okuyamadığı için annemden okumasını istemiş. Annem diyor, ben okurken, yanlış okuduğum takıldığım yerleri düzeltiyordu. Öyle vefat etti. Bazen düşünürüm Makbule hatun, Allah demek ki kelamıyla ihlasla meşgul olan insanın hafızasını koruyor, kendi kelamını da koruyor o hafızanın içinde. Bunu sadece din ile sınırlandırmak doğru olmaz belki. Bir şekilde insan aklını hayırlı işle meşgul etmeli galiba. Bir sanatla, belki hobi edinmekle... Ama ruhunu besleyecek işlerle meşgul olmakla. Konuyu biraz uzattım, kusura bakma :) Sevgilerimle ❤

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Annem de vefat ettiğinde 94 yaşındaydı sevgili Emine.(Emine dememde bir mahzur yoktur umarım.) İyilik timsali bir insandı.
      Bütün milli ve dini günler onun için çok önemliydi. Ölümünden bir yıl öncesine kadar İstiklal Marşının 10 kıtasını ezbere okuyabiliyordu. Bloğumun adı onun sevdiği bir şiirdendir. Ayet-El Kürsi onu çok rahatlatan bir duaydı,
      Eskiden okullarda "Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersi vardı.
      Tekrar adı ve içeriği değişti. İyi ahlaklı olmadan "iyi insan" olunacağına inanmıyorum.Biz başkaları hakkında dedikodu yapmamayı, yalan söylememeyi, merhametli olmayı ailede benimsedik. Korkuyla değil, inanarak, ikna olarak.
      Yapabildiğim ölçüde dini görevlerimi yerine getiriyorum.
      Ama bu konularda kimseyi kınamıyorum, eleştirmiyorum.
      İnsan aklı güzel işlerle, hobilerle meşgul edilmeli, çok haklısın. Ama maalesef tüm çabamıza rağmen bazı hastalıkları engelleyemiyoruz. Annem dikiş öğretmeniydi Çok güzel dikiş dikerdi.Çok öğrenci yetiştirdi.
      Küçük yorum köşesinin elverdiği ölçüde yazmaya çalıştım sevgili arkadaşım. Daha ne çok şey yazılabilir.
      Yorumuna teşekkür ederim.
      Selam-sevgiler.

      Sil
  13. Alzheimer benim en korktuğum hastalıklardan biri sevgili öğretmenim. Unutmak ne kötü.
    Bu duyarlı öykü için kaleminize sağlık . Sevgiler gönderiyorum size . 💙

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Alzheimer gerçekliğini bilenler haliyle bizler gibi çekiniyorlar, ürküyorlar. Yaş ortalaması yükseldikçe hastalık da artıyor. Ben de teşekkür ediyorum.
      Selam-sevgiler.

      Sil
  14. Çok etkilendim. Kaleminize sağlık. Bloğunuzu yeni keşfettiğim için üzüldüm. Hemen takibe alıyorum. Sevgilerimle,

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim. Ben de diğer bloglarda yorumlarınıza rastlıyordum. Her gün yeni bir gün...
      Sevgiler.

      Sil
  15. complete the sentences / Maalesef yayınla'ya bastığım anda yorum silindi.Bu durumlar bazen oluyor, üzülüyorum.
    Hatırladığım kadarıyla yazıp cevaplayacağım:
    "Çok dokunaklı olmuş. İki arkadaşım bu dertten mustarip.
    .Kayınpederim başlangıç aşamasında.Kimsecikler yaşamasın umarım."

    Alzheimer hastaya zarar verdiği kadar hasta yakınlarını da inciten. acı veren bir hastalık. O gerçeği biz de annemde yaşadık. Günde 3 gazete okuyan insan gün geldi konuşmayı unuttu. Dilerim kayınpederiniz zor günler yaşamaz. Sabırla, sevgiyle yaklaşım çok önemli.

    YanıtlaSil
  16. baak bu yazınııı bilokuma koyduuum :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim. Özellikle öykü Alzheimer'le ilgili olunca çok kişinin okumasında fayda var diye düşünüyorum.
      Esenlikler diliyorum.

      Sil
  17. merhaba deep tonenin bloğundan geliyorum sizi ordan buldum takibe aldım okumaya devam edicem :) bende bir hikaye yazıyorum sizide beklerim

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Deeptone'un tanıtım yazılarını seviyorum. Blogları, kitapları, filmleri tanıtan yazılarını ilgiyle okuyorum.
      Bloğuma hoş geldiniz.
      Hikayeler romanlardan daha kolay okunabilir geliyor bana.
      Bloğunuza uğradım, güzel konular seçilmiş.

      Sil
  18. Merhaba, deep sayesinde blogunuzlw tanistim. Tren yolculuklarini hep sevmisimdir ve icinde tren gecen siirleri, oykuleri ve masallari da.. kaleminize saglik, gorusmek uzere :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Deep'in geniş bir izleyici kitlesi var. Bu tanıtım işlerini de severek yaptığını biliyorum.Tren nostaljik bir obje. İnsana öyle çok şeyi çağrıştırıyor ki.
      Teşekkür ederim.
      Bloğuma hoş geldiniz.

      Sil
  19. Merhaba,

    "Yüzümüz simsiyah ama dünyamız pırıl pırıldı" sözü muhteşemdi. Ben, o vagonlutren yolculuklarını hayal meyal hatırlayanlardanım, ama yaşadım o dönemleri. İyi ki de yaşamışım, trenin kıvrıldığı ve tüm vagonların göründüğü vakitte camdan bakmanın heyecanını hala hatırlıyorum, tıpkı kulaklarınızda yankılanan o sesler gibi :)

    Yaşlı hanımefendiye üzüldüm.

    Harika bir yazıydı, kaleminize sağlık :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bloğuma hoş geldiniz. O yıllardaki tren yolculukları çok güzel, çok eğlenceli yolculuklardı.
      Çocukluğun pırıltıları anılardan kolay kolay silinmiyor.
      Dikkatli okuyucu ile karşılaşmak mutluluk. Trenin tüm vagonlarının göründüğü zamanı yakalamayı siz söz edince hatırladım ben de. Ne güzel bir görüntüydü gerçekten. O yıllarda trenler hayatımıza hız değil belki ama renk katmıştı.
      Güzel yorumunuza teşekkür ederim.

      Sil
  20. Bazı sabahlar uyandığımda beş, on saniyelik bir unutkanlık yaşıyorum. Nerede olduğumu, günün hangi saati olduğunu, yanımda yatanın kim olduğunu (ki ya eşim ya da minik oğlumdur yanımda yatan) hatırlayamadığım oluyor. Öyle dehşet verici bir şey ki...
    Allah tüm demans hastalarına da yakınlarına da sabır versin, çok zor ve de üzücüdür eminim.
    Bu arada harika bir şekilde kaleme almışsınız Makbule Öğretmenim, yüreğinize sağlık.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok yoğun ve yorgun bir gecenin sabahında bazen öyle an'lar yaşayabiliyoruz. Demans grubu hastalar ve hasta yakınları için olay çok zor gerçekten.
      Çok teşekkür ederim. Ben de sizin yazılarınızı severek okuyorum.
      Sevgiler.

      Sil
  21. Hayatta her şey var . Bir saniye sonra ne yaşayacağımızı bilemiyoruz. Üstelik bazı şeylerin yaş ile de ilgisi yok. Zaman bize neler getirir, bizden neler alır bilemiyoruz. Tek bildiğim hayatı yaşayarak görüyoruz. Bu yüzden her anın kıymetini bilmeli, sahip olduğu güzellikler için şükretmeli diye düşünüyorum güzel öğretmenim. Sağlık her şeyin başı. Rabbim sağlıklı, huzurlu ömür nasip etsin bizlere. Duam bu.

    Sevgi ve selam ile.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tamamen katılıyorum sevgili Sade. Bazen anların, yılların birikimi deneyimle birlikte dayanma gücünü de arttırıyor.Sağlık yaşam güvencemiz, hayat sigortamız. Aynı dileklerle.
      Selam-sevgiler.

      Sil
  22. Ne oldum değil ne olacağım demeli... Hayatın inişli çıkışlı yolları bizlere ne getirir,bizlerden neler götürür bilen varsa beri gele...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Katılıyorum. Geçmişte olanlar bile bazen çok net hatırlanmıyor.
      Yarınımız meçhul. Hayat sürprizlerle dolu. Yorumunuza cevap yazmakta geciktim, özür dilerim.
      Bloğuma hoş geldiniz.

      Sil
  23. Makbule hanım merhaba. Tesadüfen geldim sayfanıza. Gözlerim yaşardı. Tüylerim ürperdi. İçerik hüzün verici olsa da, anlatımınız çok etkileyiciydi. Öncelikle yaşlılık ömrümüz vefa ettiği müddetçe kaçınılmaz bir durum. E beraberinde getirdikleri de.. Ne diyelim Allah hepimizin sonunu hayır etsin. Kimsenin eline bırakmasın. Dediğiniz gibi, yaşlı da olsa genç de, çocuk da olsa akıl ve ruh sağlığımızı bozmasın, bakana da çekene de çok zor. Yüreğinize sağlık. Kaleminiz daim olsun..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba Hanife Hanım, bloğunuza yokluğunuzda sık sık uğradım.
      Ama yorum yazamadım, yazılamıyordu.
      Hayat sürprizlerle, tesadüflerle dolu. Biliyorsunuz, Alzheimer pek çok aileyi hüzne boğan bir hastalık. Hayatın bir yanı hüzün zaten.
      Dileklerinize yürekten katılıyorum.
      Yorumunuza teşekkür ederim.

      Sil
  24. Yazı çok güzel olmuş. İnsanın tren yolculuğu yapası geliyor :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Anıları yaşatmak adına, geçmişi tazelemek için keşke yapabilsek sevgili Naz.Çok teşekkür ederim.

      Sil
  25. Ne şahane bir yazı, nasıl kaçırmışım bu yazıyı... Günün anlam ve önemine hitaben çok başarılı... Hayatın bize ne getireceğini bilmiyoruz. Evet bugün sağlıklıyız, peki ya yarın ya da yıllaaar yıllar sonra? Sevgiler...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ne içten bir motivasyon. Çok teşekkür ederim.
      Hayatın içinde her tür sürpriz var. Ama yaşadıkça, deneyim kazandıkça sağlığın ne denli önemli olduğuna inanıyor insan.
      Bilinci yitirerek ölmek en acı olanı sanırım.
      Selam- sevgiler...

      Sil
  26. Çok anlamlı yazı olmuş.. Özellikle Alzheimer hastalığına önemli vurgu yapmışsınız.. Ve bilhassa önemli olanda hasta yakınlarının yaşadığı zorluklar..
    Hoş, derin ve anlamlı hikayen..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Alzheimer'in ne kadar zor ve yıpratıcı bir hastalık olduğunu biliyorum. Yapabildiğim ölçüde farkındalık yaratmaya çalışıyorum. Hasta yakınları için çok zor anlar yaşanıyor.
      Bloğuma hoş geldiniz.
      Çok teşekkür ederim.

      Sil
  27. Tren yolculukları her zaman akılda kalıcı anlara gebedir, hem tedirginlik ve umut bir arada. Öykünüzü çok beğendim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hızlı trenlerde hayaller kısaldı galiba. Yolculukların o eski tadı kalmadı. Ama gene de farklıdır tren yolculukları.
      Çok teşekkür ederim.

      Sil