Bu Blogda Ara

10 Ağu 2024

İNSAN PSİKOLOJİSİ- Gerçek Bir Öykü ( BCP- Temmuz 2024 )

 

 "Her göz, her yüz upuzun bir öykü anlatır; yalnızca bakan değil, görebilen gözlere, duyarlı yüreklere... "

İNSAN'a  dair öykülerin her biri başkadır. Her hikâyede bir "Başlangıç- Gelişme ve Sonuç " bölümü bulunur. Her bebek dünyamıza ilk adım attığında ağlar. Sıcacık anne karnından farklı bir dünyaya uyum çabası, yaşamı sürdürmek için bir soluk alma deneyimidir bu. 

Bir ömrün hikâyesi karışık duygularla, yaşanılan yöreye özgü sınama ve yanılmalarla, kişiye özgü farklılıklarla inişli- çıkışlı devam eder. Her hikâyenin sonu nasıl, ne zaman, ne şekilde sona erecektir? Onu henüz "yapay zekâ" bile çözemedi...

PSİKOLOJİ  yüzyıllardır  var olan pozitif bir bilim dalı. Günümüzde halâ açıklanamayan konularla  " Parapsikoloji " ilgileniyor. İnsanla ilgili olarak nedenlerine inilemeyen her konuya psikoloji odaklı çözümler üretilebiliyor. Tıp alanında bile tanı konulamayan bazı hastalıklar "Psikolojik" olarak adlandırılıyor. 

İnsanın varlığı kanıtlanırken "Arz ve Talep" dengesi de hükmünü sürdürüyor elbette. Kaygılar, kuşkular, özlem ve beklentiler doğrultusunda Serbest Piyasa Ekonomisi toplumda alıcı kuşlar gibi acımasızca kararlar alabiliyor. Çaresiz ve yalnız insanoğlu için durumu kabullenmekten başka bir çıkar yol bulunmuyor... 

Bu yazı; bilimsel bir araştırma ya da tez  nedeniyle yazılmamıştır. Bir dönemde yaşanmış gerçeklere ışık tutmaya çalışırken gelecek adına yapılabilecek çalışmalara küçük bir katkı sunabilmeyi hedeflemektedir. Giderek suskunlaşan, fikir üretmeyen, sormayan, sorgulamayan bir topluma içten bir hatırlatma, bellek tamamlaması amacını taşımaktadır.

Yıllar önce (1964 yılında İstanbul Üniversitesi- Edebiyat Fakültesi Pedagoji Bölümüne girip 1968 yılında bitirmiş ) eski bir öğrencinin anılarından da izler taşır bu yazı. Temeli ta Adana'da başlayıp Adana Kız Lisesi'nden sonra İstanbul Edebiyat Fakültesi Pedagoji Bölümü'nde devam eden , mezun olduktan sonra bir Öğretmen Okuluna "Meslek Dersleri Öğretmeni" olarak atanmayı çok isteyen ancak ailevi nedenlerle Adana Rehberlik Ve Araştırma Merkezi'ne  Uzman  Rehber olarak atanan  idealist bir insan öyküsü. 

İnsanı,  insan  Psikolojisini anlamak açısından kayda değer. Çekingen, hassas içedönük , çok kitap okuyan, şiirler, öyküler yazan, "Çalıkuşu "  tutkunu bir genç kız ilk yıllarda Rehberlik Merkezinde biraz hayal kırıklığı yaşar. Bu yararlı merkez bir sürgün yeri gibidir. Değişen iktidarlara göre farklı görüş ve düşüncedeki kişilerin bir araya toplandığı bir çalışma yeri.

O yıllarda fakültelerde göstermelik değil,  "Gerçekten  Seçmeli" dallar vardır. Esas ana bölüm Pedagoji ( Rehberlik ve Psikolojik Danışma) iken yan dallar Umumi Psikoloji, Tecrübi Psikoloji ve Çapa Tıp Fakültesi'nden Psikiyatri seçer. Pedagojide disiplin ve otoritesi ile tanınan Prof. Dr. Refia Şemin, Umumi Psikolojide Sabri Esat Siyavuşgil, Tecrübi Psikolojide Doçent Dr. Sabri Özbaydar engin bilgileri ve davranışları ile ağırlığı olan hocalardır. Psikiyatri bölümünde  hastaları tanıyarak uygulamalı dersler Özcan Köknel  gibi çok değerli öğretim üyeleri tarafından verilir. 

Öğrenciler arasında Pedagoji Bölümünden formasyon alan her bölümden öğrenciler vardır. Dünyaca ünlü tiyatro sanatçımız Genco Erkal'ın İstanbul Edebiyat Fakültesi Psikoloji Bölümü mezunu olduğunu belki çok kişi bilmez.  O yılların güzellik kraliçelerini de aynı amfilerde görebilirsiniz. Magazin basını henüz bugünkü kadar etkili değildir. Işıltılı bir parlaklık değil, sadelik ve doğallık ön plandadır.

Pedagoji Bölümünde İstanbul İlkokul ve Liselerinde Öğrenci Tanıma Teknikleri uygulanır,  seminerlerde inceleme sonuçları aktarılır. Uygulamalı bir anaokulu vardır. Yıl sonunda 4 yılda işlenen konuların tümünden sınava girilir ve Mezuniyet Tezi hazırlanırdı. Stanford Binet Zekâ Testinin Türkiye'de standardizasyon uygulaması o yıl Edebiyat Fakültesi   Pedagoji Bölümü öğrencileri tarafından yapılmıştı. 

O yıllarda Türkiye'de büyük kentlerde Psikoloji Bölümü bulunan fakültelerin sayısı bir elin parmaklarını geçmezdi. Günümüzde 46 ilimizde bulunan Psikoloji Bölümü sayısı 127'ye ulaşmıştır. Acaba toplumun değerleri değiştikçe ihtiyaçları ve beklentileri de değişmekte midir? Sayılar çoğaldıkça okulların kalitesi ve mezunların yeterliliği neden düşmektedir? 

Son yıllarda çocuklarda hiperaktif davranışlar artarken genç yetişkinlerde depresyon, umutsuzluk ve gelecek kaygısının arttığı görülüyor. Yaş arttıkça yetişkinlerde tahammülsüzlük, sinirlilik, öfke ve yılgınlık, bıkkınlık gözlenmekte. İnsanın yalnızlığı ve çaresizliği giderek artmaktadır. 

Psikolojiyi, Psikolojik  Danışmayı ilgilendiren ne çok konu vardır. Çocuk Psikolojisi, Ergen Psikolojisi, Gençlik Psikolojisi, Yaşlılık Psikolojisi... İnsan yaşamını konu aldığınızda incelenmesi, vurgulanması gereken başka konular da var. Azınlıkların,  emeklilerin, kadınların, erkeklerin, engellilerin, çalışanların, öteki sayılanların ya da göçmenlerin psikolojileri... 

Belirli günler, haftalar düzenliyor, gösterişli-görkemli kutlamalar yapıyoruz ama öze inemedikten sonra, empati kurmayı, dinlemeyi, anlamayı bilemedikten sonra boşlukları kolay kolay dolduramıyoruz. İNSAN canlı bir organizma, yap-boz değil ki... Suskun, acımasız, çıkarcı, bencil, sevgisiz insanların giderek çoğaldığı toplumlar birkaç yılda oluşmuyor elbette. 

Kullanılan renkler, beden dili, gözler, eller, sözler, beğeniler, kaynağı psikolojik olan bedensel hastalıklar, çocukların çizdikleri resimler, evcilik oyunları, öykü tamamlamalar,  yetişkinlerin sanatsal yaklaşımları,  çizimleri, el yazıları, duyarlı oldukları konular, karşı çıkışları, korkuları, hayalleri, beklentileri, farkındalıkları... Çözülmeyi, anlaşılmayı bekleyen ne çok şey var.

Psikoloji , yükselen değerler arasında üst sıraları alırken, bireyler uyumsuz davranışlara yönelirken  kişisel gelişim kitaplarının, kursların, dizi ve filmlerin  çoğalması doğaldır. Ancak acaba İNSAN'ı konu alan bu kişi, kurum ve kuruluşlarla ilgili olarak yeterli denetim yapılmakta mıdır? Bu konuda bir yasa var mıdır? 

Psikolojik yaklaşımlarda genel ilke ve etik kurallar uygulanmakta mıdır? Uygulayıcılar  yeterli midir,  kişilere zarar vermeden, sorumluluklarının bilincinde olarak , dürüst ve insan haklarına saygılı mıdırlar...? 

Soru sormaktan, sorunları araştırmaktan, tarafsız-dürüst ve gerçekçi çözümler aramaktan uzak kaldığımız sürece bireysel ya da toplumsal fırtınalar azalmayacak. İklim değişiklikleri sadece doğayı değil tüm insanları etkiliyor. Zamanında yeterli önlemler alınmadıkça, İnsan da kimi zaman çaresiz ve umutsuz kalabilecektir..

Makbule ABALI - 2024 

Not: Bu yazı BCP (Blogları Canlandırma Projesi )  ile ilgili olarak "Psikoloji"  konusu seçilerek yazılmıştır. M.A  









16 yorum:

  1. Eskiden eğitimin bir kalitesi vardı. Çoğunlukla bilimsel verilere göre düzgün bir eğitim yapılıyordu. Şimdi her ile bir üniversite açılıyor. Bir nevi o ilin esnafı kazansın, kira geliri falan. Üniversite yurt binası derken inşaatçısı kazansın. Ama içleri boş malesef.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Büyük kentlerin dışında diğer yörelerimizde de yüksek okullar ve üniversiteler açılması önce güzel geliyor gerçekten. Ancak kazançlar kadar kayıplar da söz konusu. Sayıca artarken kalite de bozulabiliyor ne yazık. Öğrencilerin barınma ihtiyaçları karşılanmamışsa ev kiraları artıyor, ekonomik sıkıntılar giderek artıyor.
      Öğretim elemanı açığı karşılanmadığında, eğitimin kalitesi düştükçe diplomalı işsizler de artıyor.
      Teşekkürler.

      Sil
  2. İnsanı ilgilendiren bu son derece önemli bilimde, diğer dallarda olduğu gibi maalesef eğitimin kalitesi düştü. Neredeyse sokak aralarında, apartman dairelerinde açılan ve adı" üniversite" olan bu kurumlardan mezun olanlara danışmak ne derece doğru olur, tartışılır. Üstelik "yaşam koçluğu" denilen yeni bir "meslek" yüzünden, psikoloji biliminin daha da çok yara aldığını düşünüyorum. Yeterli eğitim almayan pek sayıda kişinin "kişisel gelişim" adı altında yazdığı kitaplar sonucunda toplumda gereksiz bir bencilliğin ve empati yoksunluğunun da servis edildiği kanısındayım.
    Sosyal medyanın en önemli zararlarından birinin bu tip "ehliyetsiz" kişilerin insanlara yalan yanlış ve "hap gibi" psikolojik telkinler vermesi olduğunu da düşünüyorum.
    Konunun uzmanı olarak elbette sizin kaygılarınız çok daha farklı ve detaylıdır. Sizin gibi değerli hocalardan eğitim almış ve tecrübe edinmiş kişilerin yönlendirmesine toplum olarak belki de en çok ihtiyaç duyduğumuz zamanlardan geçiyoruz.
    Yazdığınız bu blogdan öğrendiklerimiz altın değerinde... Emeklerinize sağlık, sevgiler Hocam 🌺

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. " Eğitim yaşam boyu devam eder." deyişi ne anlamlıdır. Yaşanmış deneyimlerden çıkaracağımız ne çok şey var. Kadrolu okullarımızın dışında "Hayat Okulu" da insanların dünyaya bakışını değiştirebiliyor. Aynı okuldan mezun olan kişilerden fark yaratanı diplomasına artı değerler katabiliyor. Ama bazen de duvara asılmış diplomalar sadece duvar süsü gibi kalabiliyor.
      Mezuniyet sonrası "Hizmet İçi Eğitim Kursları " kaliteli, alanında yetkin öğreticilerle yararlı bir çalışmaydı. Okul birincilerinin bazıları neden aynı başarıyı meslek hayatlarında sürdüremiyorlar? Sorular "sorun " haline gelince, zamanında önlem almadığımıza daha çok içimiz yanıyor.

      Zamanında denetleyemediğimiz her alanda, açıkları gidermek için yasalar ve yasaklar da boşlukları dolduramıyor.
      İncelikli yorumunuza, motive edici düşüncelerinize sonsuz teşekkürler.
      Sağlıkla, umutla güzel günlere.


      Sil
  3. bilgilendirici yazı olmuş teşekkürler :) özcan köknel kitaplaru var kitapçılarda, sahaflarda bulup okudum ben de :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Uluslararası sınavlarda ülkemiz gençlerinin başarı puanlarının gidere düşmesi, Üniversite Giriş Sınavlarında "sıfır puan " alan öğrenci sayılarının her yıl artış göstermesi, dört yıllık fakülteler çoğalırken "Ara eleman" açığının kapatılamaması keşke araştırılsa.
      Bilimden, çağdaş eğitimden uzaklaştıkça bazı değerli kitapları neyse ki sahaflarda bulabiliyoruz !
      Teşekkür ederim.

      Sil
  4. Bu güzel bilgilendirici yazı için teşekkür ediyorum. Emeğinize sağlık :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Zaman ayırarak, emek harcayarak okuyanlara da çok teşekkürler. Bireysel ve toplumsal bir sorumluluğu paylaşmak, belki çok küçük katkılarda bulunabilmek insana mutluluk veriyor.
      Keşke akıl ve beden sağlığımız daha fazlasına imkân tanısa.
      Çok teşekkürler.

      Sil
    2. Evet bir anaokulu öğretmeni olarak malesef gördüğüm şahit olduğum üzücü şeylerden biride hiperaktivite bozukluğu otizm gibi hastalıklar ergenler zaten bilinmekte çok önemli bir dönemdeler ve bu dönemi verimli kaliteli geçiremeyen maalesef heba oluyor bu yolda 😔

      Sil
    3. Duyarlı, sorumluluğunu bilen, görevini seven bir anaokulu öğretmeniyle tanışmak ne büyük mutluluk. 0-7 yaşlar arası çocuk eğitimi için ne kadar önemli ve hassas bir dönemdir bilirsiniz sevgili Öğretmenim. Zamanında meslek seçimlerine yardımcı olurken bu alana yönlendirdiğim öğrencilerim oldu.
      Çok başarılı olduklarını görmek, toplum adına, çocuklar adına, gelecek kuşaklar adına büyük mutluluktu benim için.
      Bazen gazetelerde, TV haberlerinde, yakın ya da uzak çevremden duyduklarımla inanın içim acıyor.
      İvedilikle önlemler alınması, işbirliği yapılması gerekiyor.
      Bugün baş edilemeyen sorunlar elbette yarınlara taşınacak, çaresiz bireyler yaratacaktır.
      "Deniz Yıldızları" öyküsü gibi "Biri kurtuldu" demek de yeterli olmayacaktır ne yazık...
      Emeklerinize sağlık.
      Sevgiyle.

      Sil
  5. Yanıtlar
    1. Zaman ayırarak okuduğunuz ve sonrasında nazik yorumunuzla geri bildiriminiz için asıl ben teşekkür ederim değerli arkadaşım.
      Sağlıkla- mutlulukla.

      Sil
  6. Ellerinize sağlık Çok iyi noktalara değinmişsiniz. Psikoloji çok katmanlı, insanların ruhlarıyla maddi hayat arasında sıkışmış zamanımızda biraz el gördülük hizmet veriyor gibi geliyor.

    Neden, niye?

    Etiketlerle yorduğumuz ruhları cilalanmış bahanelerle avutuyormuşuz gibi...

    Felsefe gibi; asla olmaması gereken bir yerde, yetersiz kişilerin ellerinde gibi hissediyorum

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yazılarını, yorumlarını her zaman özenle okuduğum değerli blog arkadaşım Oh Yoon Joo, görüş ve düşüncelerinize çok teşekkür ederim.
      Bu alanda işini çok ciddiye alan, sorumluluk sahibi, gerçekten güvenilir, etik değerlere saygılı, çağdaş, ciddi bilimsel çalışmalar yürüten kişi ve kurumlar da var. Onları tenzih ederim.
      Elbette "seçici" olmak, iyi araştırmak lâzım.
      Katkınıza teşekkürler.

      Sevgiyle.

      Sil
  7. Bazen okuduğumuz yazılara yorum yapamayız çünkü zaten okuduğumuz yazı bütünün içinde parça parça bütün noktalara değinmiştir, işte bu yazı da böyle olan bir yazı olmuş öğretmenim, ince ince ne güzel işlemişsiniz konuyu, teşekkür ediyorum bu güzel yazınız için 💞☘️🧿🕊️🤍

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İyi bir izleyiciye, nazik-anlayışlı bir okura sonsuz teşekkürler sevgili Çağrı... Ancak ben daha değinebileceğim çok şey olduğunu düşünüyordum. Bir başka yazının konusu olmayı onlar da - notlarım- anlayışla kabullendiler. (Psikolojik konuları ne kadar çok sevdiğini unutmadım.)
      Sevgiyle.

      Sil