Bu Blogda Ara

19 Oca 2018

SEVGİNİN BÖYLESİ...?



İster bir kral, ister bir köylü olsun, dünyada en mutlu insan evinde huzuru olandır. 
Goethe 

Reklamlar ilginç gelir bana. Hayatın ta içinden gerçekleri görüntü ve müzikle sunar. Bazıları çok itici olsa da genellikle çekicidir. Çocuklar nasıl da zevkle izlerler; sesli, renkli, müzikli görüntüleri... Bazen dans ederler müzik eşliğinde, bazen kalakalırlar ekran karşısında.

Bir süre önce bir sigorta reklamının müziği aynen çocuklar gibi beni ekran karşısına çekmek için yeterli oldu: Yaşlı bir bey piyanoda eski bir parçayı çalıyor:
İnsanı rahatlatan, sakinleştiren bir müzik; 
"Güllerin içinden canım
Koşarak koşarak gel bana gel
O güzel gözlerini canım
Süzerek süzerek gel bana gel
Bu küskün yüzün gayrı gülsün canım...

O sırada içeriye orta yaşın  en hoş halinde bir bayan giriyor.Birbirine sevdalı bir çifti izliyoruz ekranda. Adeta gözleriyle konuşuyorlar. Müziğiyle, görüntüleriyle insanın içini ısıtan çok güzel bir reklamdı; ince, naif, hoş... Keşke dedim arada sırada 
böylesi müzikler kulaklarımızı dinlendirse.Toplumsal olayların,kişisel hırs ve çatışmaların yorduğu, yıprattığı insanımızı biraz rahatlatsa...

Her gün gazetelerin 3. sayfa haberleri kadın cinayetleri, kayıp çocuk haberleri, trafik terörü ile dolu.Şiddete karşı tavır alanlardansanız hiçbir diziyi tam izleyemezsiniz. Dövüş sanatı, insanlara eziyet yapma ile ilgili her türlü ders (!) var. Ancak 1-2 dizi bu çizginin dışında.

Kadın ölümlerinde,yıkılan yuvalarda gerekçe hiç değişmiyor: "Çok sevmiştim" ya da "aşıktım, cezalandırdım." "Çocuklarına çok düşkündü, o yüzden onları da öldürdüm." İnsan gerçekten severse öylesine büyük bir aşkla sevdiği, sevdalandığı birine kıyabilir mi? Aşk bir anda nefrete dönüşebilir mi? O zaman sevdiğini değil de kendini daha çok seven, düşünen insanlar çoğunlukta...

İnsan ister istemez düşünüyor ; Toplum, daha sinirli, daha gergin, daha tahammülsüz insanlarla doldu. Elbette nedenleri vardır. Ama cinnet geçirecek kadar kendini kaybetmenin bağışlanacak yanı yok. Masum çocukları öldürmenin açıklaması yok. Kimisi için meşhur olmak, gazeteler ve haber kanallarında yer bulmak çok kolay. Ama sevgi tükendikten sonra, kalpler bomboş kaldıktan sonra neye yarar ? Kırılan kalplerin, yaralanan kişiliklerin onarılması çok zor.


6 yorum:

  1. Diziler,toplumdaki olumsuzlukları legalleştiriyor ve körüklüyor.Sanırım bu abuk subuk senaryoları erkek senaristler yazıyor.Kadının ikinci plana atılmasını legalleştiren her türlü oluşuma karşıyım karşı :) Teşekkürler :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Diziler adeta toplumun aynası. Bütün olumsuzluklar sanki katlanarak dizilerde yer alıyor. Abartılıyor da. Artık orada gerçek öykü bitiyor, kurgu başlıyor. Keşke biraz da eğitici yönüyle olaylara bakabilseler...

      Sil
  2. Ne kadar önemli bir konuya değinmişsiniz...
    Diziler, filmler ve son zamanlarda oyunlar ile sosyal medya; şiddeti hem bilinç üstüne hem de bilinçalltına yerleştirme konusunda ne yazık ki üst düzeyde çaba gösteriyorlar. Ben bunu sevginin azalıp tahammülsüzlüğün artmasına bağlayanlardanım, bu kadar normalleştirme toplumu iyiye götürmüyor. Toplumca umutlu ve huzurlu günler görebilmemiz dileğiyle... Teşekkürler...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Gerekçe olarak da ne yazık ki hep "Ama halk bunlardan hoşlanıyor" deniyor. Halk olumsuzluklara alışıyor zamanla ve kanıksıyor da artık.
      Sevgiyi neredeyse tükettik, daha bencil bir toplum olduk.
      Aynı içten dilek, benim de dileğimdir.
      Anlamlı, güzel yorumunuza çok teşekkür ederim.
      Sevgiler...

      Sil
    2. Sevgiyi bencilliğe yeğlemiş bir çoğunluğun oluşturduğu,toplumla yaşamak zorunda kalmak,SEVGİ ye inananlara hep acı vermeye devam edecek ne yazık.
      SEVGİ" ile kal arkadaşım.

      Sil
    3. Uzun zamandır beklediğim, yorumlarını özlediğim bir blog arkadaşım vardı. Doğrusu sağlığını da merak etmiştim. Neyse haber almak güzel.
      Haklısın, ama bari bizler kendi çapımızda güzel alışkanlıklarımızı sürdürelim.Ben kendi adıma pes etmek istemiyorum.
      Yürekten sevgiler gönderiyorum.

      Sil