Bu Blogda Ara

3 Eyl 2022

AĞAÇ EV SOHBETLERİ 158


Bloglarda "Ağaç Ev Sohbetleri " adıyla anılan uygulamayı seviyorum. Her hafta Pazartesi günü bir konu belirleniyor , o konuda fikir alışverişi yapılıyor. Bu haftaki konuyu Taha Akkurt arkadaşımız belirlemiş. İlginç bir konuydu. Hafta bitmeden ben de yazmak istedim:

"Çocukluğunuza dair neler hatırlıyorsunuz? Nasıl bir çocuktunuz? "

Çocukluktan söz etmeyi seviyorum. Geçmişe bir vefa borcu gibi. Güzel şeyleri hatırlamak iyi geliyor insana. Amaç, gün'ü unutmak değil , geçmişin izlerini aktarmak, deneyimleri tazelemek. Yeni kuşakları daha gerçekçi olarak anlayabilmek, tanıyabilmek için de bu gerekli. Eskiler doğru söylemişler: "İnsan yedisinde neyse yetmişinde de odur. " Eğitimcilerin de kabul ettikleri bir gerçek var: 7 yaşına kadar çocukların kişilikleri belli oluyor. 

"Şanslı çocuklardık" diye düşünürüm zaman zaman. "Orta direk" ailelerin çoğunlukta olduğu, zenginlerle yoksullar arasında henüz uçurumların olmadığı, insanların birbirine dost olduğu, güvendiği, idealist öğretmenlerin çoğunlukta olduğu bir ortamda mutsuzluktan söz edilebilir mi? Dünya güzeldi. Sevgiyi, saygıyı çok yoğun yaşadık. Karma Devlet Okullarında farklı sosyal çevrelerden arkadaşlar edindik. Bazı yoksul arkadaşlarım arasında giysilerim farklı olduğunda çok üzüldüğümü hatırlıyorum.  

İlk çocukluğumu üç kelime ile özetlerdi annem :"Sakin, uslu, güzel bir bebektin"  derdi. Onun ilk çocuğu, ilk göz ağrısı  idim. Ama "abla" olmak çok da kolay değildi. Hep özverili, hep paylaşımcı, hep düşünceli olmak zorundaydı ablalar. Bazen düşünürüm; " Ailemiz içimize iyilik tohumu ekmiş" derim. İyilikler kötülüklerle çatışınca çok büyük hayal kırıklıkları yaşanıyor. Aslında o nesil belki de bu yüzden duygusal anlamda çok acı çekti. 

Merhamet duygumuz yoğundu. Bir çöreği  bazen sekize, on'a  bile böldüğümüz oldu. Bir portakal dilim dilim paylaşıldı. Pahalı oyuncaklarımız değil, bez bebeklerimiz vardı. En yaramaz arkadaşımız sınıfta kağıt uçurtmalar uçururdu. Milli Bayramlarda sınıflarımızı renkli kağıtlarla süslerdik. Renkli krapon kağıtlardan bayram elbiseleri hazırlanırdı. Bir gün ansızın yağan yağmur emeklerimizi nasıl harcamıştı. O komik görüntülere  bile nasıl da gülmüştük. 

Tutumlu çocuklardık. Okulda iş derslerimiz vardı. Kartondan kumbaralar yapar, harçlıklarımızdan biriktirirdik. Bebek elbiseleri dikmeyi, yama yapmayı, sökük onarmayı hep okulda öğrendik. Hayat Bilgisi derslerinde ıslak pamuklar arasında nohut, fasulye çimlendirdik, üretmeyi öğrendik. Temizlik aranılan bir değerdi. Her pazartesi okulda beyaz mendiller ellerimizde tırnak temizliği kontrolünden geçerdik. Kitaplar defterler önce kaplanır, etiketlenir, sonra kullanılırdı. Defterlere özenle kenar süsleri yapılırdı.

Cep telefonları yoktu tabii. Ama oyunlarımızda kibrit kutularından telefonlar oluştururduk. Duvar yazılarının belki en güzelleri, en anlamlıları o dönemlerde yazıldı: "Oku oku yaz / Okul açıldı/ Ali Ayşeyi seviyor..." Günlüklerin en içlisi o dönemlerde tutuldu. "Bana kalbin kadar temiz bu sayfada... " Anlamsız kısa mesajlar yerine mektuplar da vardı tabii. Çocukluk bu ya, babamın anneme yazdığı buram buram sevgi, özlem kokan mektupları nasıl unuturum...

Küçük bir kutuda, pembe bir kurdeleyle bağlanmış, kurutulmuş çiçeklerle süslenmiş uzun mektuplar. Sanırım hayatımdaki en büyük suç, o mektupları annemden gizli okumak olmuştur. Ama kardeşlerimle vicdanımız elvermedi, bir gün itiraf ettik. Bir suçlu gibi ezik, yüzümüz kızarmış. O zamanlar beden ruha uyardı, yüzlerimizin kızarma özelliği vardı. Gerçek duygularımızı gözlerimiz de anlatırdı, yalan söyleyemezdik. Ondandır bu çağa uyum sağlayamayışımız. 

Özür dilemeyi bilirdik. Bir demet kır çiçeği affedilmek için yeterdi çoğu zaman. Kitaplar en güzel hediyeydi. Ve okumak, yazmak bir tutku. Çocukluk,  yılların ardında kaldı. Geride kalan anılar... anılar...

Makbule Abalı






17 yorum:

  1. Ah o anı defterimi halen saklıyorum. ‘Bana kalbin kada temiz bu sayfada yer ayırdığın için’ cümlesi ile başlayan, o masum, ter temiz hislerin aktarıldığı defterim. Ne güzel şeyler hatırladım. Sevgiler…

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. O yıllarda yazılan belli kalıplar vardı. Herkesin kalbi o kadar temiz midir acaba diye düşündüğümü hatırlıyorum. Şiirler ezberlerdik, yazı derslerinde mürekkep hokkası ve uç kullanırdık.
      Sevgiyle.

      Sil
  2. ah ne güzel anlatmışsınız. ilk göz agrı olmak güzeldir herhalde :) aileniz evet iyi insanlarmış belli iyi yetiştirmişler sizi :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. "İlk göz ağrısı" eskilerin sık kullandığı bir deyimdi. Günümüzde çok kullanılmıyor. Güzel görüşlerine teşekkürler. İyilik insanın özüne işlemişse kimse için kötü düşünemiyorsun.
      Sevgiyle.

      Sil
  3. Merhabalar.
    Çocukluğunuz ile ilgili anılarınızın da yer aldığı paylaşımınız çok güzel ve keyifliydi. Çok renkli bir çocukluk dönemi geçirmişsiniz. Günümüz çocuklarının da ileride hatırlayacağı güzel şeyleri olacak elbette, ama asla bizim çocukluklarımız kadar renkli ve zengin olmayacak!
    Bu güzel paylaşım için teşekkür eder; kaleminize, emeğinize ve yüreğinize sağlıklar dilerim.
    Selam ve saygılarımla.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhabalar Recep Bey,
      Belki o dönem çocukları küçük şeylerle mutlu olmasını bilen çocuklardık. Belki insanlar birbirine daha güçlü bağlarla bağlıydılar. Hayat daha kolaydı sanırım.
      Yorumunuza, güzel dileklerinize çok teşekkür ederim.
      Selam ve saygılarımla.

      Sil
  4. Hem çocukluğunuzu hem de o dönemleri o kadar güzel anlatmışsınız ki. Özellikle eğitim konusunda o zamanlardan ne kadar çok şey kaybetmişiz bir kere daha anladım. Çocukluğu geçmişe bir vefa olarak tanımlamanızı da çok beğendim. Ellerinize sağlık Makbule Hanım, böyle güzel bir yazı paylaştığınız için teşekkürler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ağaç Ev Sohbetleri etkinliğini ilk ortaya atan kişilerden biri olarak asıl bizler size teşekkür borçluyuz.
      Güzel yorumunuza, ince düşüncelerinize çok teşekkür ederim. İnsan düşündükçe ne çok detayı hatırlıyor. Değindiğiniz gibi yazımda sadece çocukluğumu değil, o dönemin değerlerini de belirtmeye çalıştım. Yazının kalıcılığını bu yüzden seviyorum.
      Selamlarımı, iyi dileklerimi iletiyorum.

      Sil
  5. Her dönemin kendine göre şartlari, havası olduğunu dolayısiyla çocukluk ve gençliğin farklı olacağını kabullensem de bizim( 80-90larda çocuk olanlar) dönemimizde zenginle fakirin arası bu kadar açılmamıstı gercekten. Maddi farklar yüze vurulmazdı. Bu önemli bir fark bence. Başka bir fark da eğitim sistemimizin daha kötüye gitmesi... Selamlar.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Haklısınız, her dönem kendine özgü toplumsal değişimleri de belirliyor. Filmler, diziler, şarkılar, sosyal medya, farklı insan tipleri hatta espriler, kitap konuları hep ona göre şekilleniyor.
      Bir zamanlar yapılan yardımları söylemek ayıp sayılırdı. Şimdilerde her şey reklam aracı. Eğitimde arayışlar yıllardır sürüyor. Tutarlı, uzun zamanlı bir eğitim planımız yok.
      Umarız daha kötü günler yaşamayalım.

      Sil
  6. ne tatlı bir fotograf ne tatlı saçlar onlar öylee :)) yazınızı çok beğendim. geçmisinize karşı vefalıymıssınız. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çocuklar hep uzun saçı sever sanırım. Upuzun saçlarıma ortaokul son sınıftayken veda ettim. O süslü saçlarımız, güzel giysilerimiz hep annemin eseri. Sonraları kendi seçimlerimde ben hep sadelikten yana oldum.
      Vefa, en sadık dostumuz diye düşünürüm. Güzel düşüncelerinize çok teşekkürler.
      Sevgiyle...

      Sil
  7. Sıcacık bir yazı. Anlattıklarınızın hepsi bildiğim tanıdığım şeyler. Dediğiniz gibi eski dostluklar, yardımlaşma ve vefa duygusu yok artık. Ayrışma, bencillik, maddiyat günümüzün geçerli kavramları. Gelecek nesiller yaşadıkları bu günleri aynı şekilde yad edebilecek mi merak ediyorum. Ne anlatabilirler, nasıl anlatabilirler bugünü, torunlarına? Ellerimizde akıllı telefonlar vardı, çizgi film izlerdik... Başka? !!!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Haklısınız, ben de zaman zaman düşünürüm; Bugünden geleceğe ne kalacak? Son yılların ilkokul öğrencileri korona nedeniyle sınıf ortamında bulunamadılar, öğretmenle yüz yüze eğitim yapamadılar. Ya kırsal kesimde bilgisayarı, tableti olmayan çocuklar... Okuma yazma bilmeden 3, sınıfa geçen çocuklar gördüm.
      Çocuklar açısından sosyal medyayı denetleyen bir kurul var mı acaba? Savaş filmleri, hileler, küfürler... Çocuklar adeta bir suçluluk potansiyeli ile yetişiyorlar.
      Yorumunuza ve Deeptone ile birlikte Ağaç Ev Sohbetlerine katkılarınıza çok teşekkürler.
      Esenlikler diliyorum.

      Sil
  8. İki gündür İnternet bağlantımız çok zayıftı. Yorumlara geç cevap verebildim. Özür dilerim.

    YanıtlaSil
  9. çocukluğumdan en çok hatırladığım şey korkusuz oluşumuzdu. Yani şimdi oğullarıma bin kez tembihlediğim herşeyi kendim fazlasıyla yaşamıştım(gelin arabalarının önünü kesmek, ağaçlara tırmanmak, damlarda oynamak)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çocukluk bir masal ve çocuklar adeta masal kahramanları.
      Korkusuz şövalyeler, Don kişotlar, uyuyan prensesler...İyi ki doyasıya, kazasız belasız yaşamışsınız o güzel yılları. Şimdi sahne onların. Ama koruyuculuk görevi sizde.
      Sevgiyle.

      Sil