Dün başladığım yazımı bitiremeyince bugün devam edeceğime dair kendime söz vermiştim. Bir kez daha anladım ki; her şeyin azına, kısasına, hemen tüketilenine, en hızlı, en çabuk, en pratik olmasına alışanlar, çağın getirilerine, zorlamasına, yeni akımlara uymak zorundalar.
Olabildiğince kısa anlatmaya çalışacağım. Oysa dağarcığımda söylenmesi gereken ne çok şey vardı...
Doğada canlılar aleminde her şey o kadar düzenli ve kurallara uygun işliyor ki. Zamanında bildiğimi sandığım oysa tam kavrayamadığım ne çok şey varmış.
Sabah gün ağarırken önce kuşlar uyanıyor. (Burada hiç horoz sesi duymadım. Gezen-eşeleyen doğal tavuklar azaldığındandır belki.
Kuş sesleri geçmişe göre daha kısık, daha hüzünlü sanki. Yangınlardan kurtulabilenler sürüler halinde, çığlık çığlığa geldiler.
Denize uzak olunca çok sevdiğim martılar dışında hemen her cins kuş var. Genellikle büyük ağaçları tercih ediyorlar.
Birbirlerinden güç alarak koro halinde ötüyorlar. Güvercinler, kumrular, turnalar, kırlangıçlar. Aralarında hiç anlaşmazlık yok. Gelecekleri zamanı, yöreyi, ağaçları seçmede ustalaşmışlar.
Caddelerde çok yok ama Arnavut Kaldırımlı sokaklarda kediler ve köpekler birbirleriyle dost oldukları gibi, hiç korkusuzca caddenin ortasında korkusuzca uzanıp uyuyorlar. Sürücüler yol değiştiriyor ama onlar yer değiştirmiyorlar.
Hastanelerde bile içeride pervasızca gezinen, hastaların elinden bir şeyler yiyen kediler görüyorsunuz. Tablo gibi görüntülerle karşılaşıyorsunuz. Kediler ve köpekler buralarda çok mutlu. Sevildiklerini biliyorlar.
Bu yazı bugün bitmeliydi. Yarım kalmış, bitmemiş. tamamlanmamış işler can sıkıcıdır. Sanırım günlerin yorgunluğu insanın ruh ve beden sağlığını altüst ediyor. Ta içimden gelen "Artık dinlenmelisin!" çağrısına kulak tıkamayı beceremedim.
Bağışlayınız... Yarın çektiğim fotoğrafları ekleyerek yazımı tamamlayacağım inşallah.
Makbule ABALI-Eğitimci
15. 08. 2025 İzmir-Urla
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder