Bir kilometrelik bir sahil şeridi düşünün. Bir yanı deniz, bir yanı palmiye ve zakkum ağaçları. Çevrede göz alabildiğince sarı, turuncu ve yeşil renkler uyumlu bir şekilde birbirine sarılmış. Portakal, limon, mandalina ve greyfurtlar adeta el ele tutuşmuşlar. Portakal ve limonlardan yapılmış küçücük kulübeler öylesine sevimli ki, bir anda Pamuk Prenses ve yedi cücesi bir yerlerden çıkıp aramıza katılacaklar diye düşünüyorsunuz. Bu renk cümbüşünde gözümüz birçok masal kahramanını arıyor. Minyatür bir dünya adeta burası.
Çevrede zürafa, fil, su kaplumbağası, boğa, korsan gemisi, ne ararsanız hepsi var. Tüm maketler narenciye ile hazırlanmış. Rayların üzerine yerleştirilmiş narenciye ekspresi bile var. Sanki yolcular binince harekete geçecek gibi... Bir başka köşeye narenciye çeşmesi yerleştirilmiş. Arkadaki meyve sıkacağının yardımıyla çeşmeden bol vitaminli meyve suları akıyor. Pek çok kişi sabırsızlıkla sıranın kendisine gelmesini bekliyor.
Yıllar önce Kapadokya'ya gittiğimde kendimi bir masal ülkesinde gibi hissetmiştim. Benzer duyguları burada da yaşamak mümkün; "Narenciye ülkesinde bir masal" gibi. Festivaller özellikle iyi organize edilirse, bir şehrin yaşantısını, görüntüsünü değiştiriyor. "4. Mersin Narenciye Festivali" 16-17 Kasım tarihleri arasında yapıldı. Hazırlıklara günlerce öncesinden başlandı, pek çok insan çalışmalarda görev aldı. 70 ton narenciye kullanıldığı söyleniyor. Birçok dış ülkeden yüzlerce çocuk ve gencin katılımıyla, pırıl pırıl güneşli iki gün festival şenik havasında geçti. Büyükşehir Belediyesinin organizasyonuyla ilçe belediyeler,çeşitli kuruluşlar, dernekler köşeler açarak çeşitli ürünler sergilediler.
Bu ortamda özellikle çocukların ne kadar mutlu oldukları öylesine açık ve net sezilebiliyordu ki. Çocuklar gerçek dünyayı seslerle, renklerle, görüntülerle bir masal gibi algılıyorlar. Narenciye ekspresi, korsan gemisi, narenciye çeşmesi kaç çocuğun rüyasını süslemiştir o gece kim bilir? Yöresel yiyeceklerin tadı damaklarda iz bırakmıştır elbette. Bir narenciye harikası; portakallı kek, sağlık kurabiyeleri, güneye özgü kısır ve daha niceleri... Dış ülkelerden gelen çocukların giysileri, oyunları, dansları, müzikleri birbirleri için karşılıklı öyle ilginç, öyle farklıydı ki. Rekabet ortamı olmadan, katıksız bir hayranlıktı gözlenen. Yetişkinlerin fotoğraf makineleri durmadan çalıştı, ilerde o günü hatırlatacak karelerce poz çekildi.
Çocukların hayal dünyaları için bu tür etkinlikler ne kadar yararlı. Her çocuğun ilerde kendi çocuklarına ya da arkadaşlarına anlatacağı bir hikayesi olmalı; "Bir zamanlar ben..." diye başlayan... O gördüklerini kendince yorumlayacak, kendi hayal dünyasında belli kalıplara yerleştirecektir. Bir zamanlar, çok eskiden hayatında ilk kez sirke giden ya da bayram yerinde dönme dolaba binen çocuğun onu hiç unutamaması gibi. Masalları yaratanlar da insanlar değil mi?
Festivalin pek çok farklı amacı var tabii ki: Ekonomiye canlılık kazandırmak, üreticiye destek vermek, piyasayı hareketlendirmek, dış ülkelerle bağlantı kurmak, kültür alışverişini hızlandırmak... Aslında görünenin arkasında pek çok sorun var elbette, üretici masrafını bile karşılayamıyor. Gerçekler her zaman can yakıcı, düşündürücü. .. Ama çocuklar mutlu. Bu iki günden onların aklında heyecanlı, renkli, unutulmaz bir masal kalacak. Ve bundan sonra narenciyenin yararına daha çok inanıp, daha çok tüketecekler. Narenciye çeşmesinden olmasa bile suyunu daha çok içecekler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder