Bu Blogda Ara

19 Haz 2024

AĞAÇ EV SOHBETLERİ-252 "NERDEEE O ESKİ BAYRAMLAR DİYENLERDEN MİSİNİZ?"

 


Bugün 2024 Haziran Ayında bir Kurban Bayramı'nın daha son gününü yaşıyoruz. Yıllar sonra kim bilir nasıl hatırlanacak, nasıl anlatılacak...? Her özel gün, diğer sıradan günlerden  belki biraz daha farklı biçimde yaşanıyor, hepimizin hafızasında farklı izler bırakıyor; Tıpkı farklı yaşamlar, farklı tatlar gibi. Mutluluk- mutsuzluk, coşku- hüzün,  kırgınlık- hoşgörü gibi değişik duygu ve davranışlar yaşamın o hızla dönen çarkında fırsat bulunca yeniden belleklerimizi tazeliyorlar. Şimdi söz onlarda...

Bloglarda uzun süredir her hafta bir konu seçilerek devam eden "Ağaç Ev Sohbetlerinin " 252. haftadaki  konusu : "Nerde o Eski Bayramlar Diyenlerden misiniz ?"  Haftanın konusunu çok kez olduğu gibi "Sade ve Derin Blog " arkadaşımız sevgili Derin belirledi.

"Her insan ayrı bir dünya" olduğuna göre ben kendi iç sesime kulak verirken siz de zihninizde yıllar öncesinin anılarını hatırlamaya çalışın lütfen. Zamanında iç seslerimizi duymazsak gün gelir; suskun, sessiz bir toplumun  bireyleri gibi beklenmedik zamanda, beklenmedik biçimde söz hakkı isteyebiliyorlar.

Hayatım boyunca geçmişteki güzel değerlere. insani davranışlara, güzel insanlara bağlı kalmaya özen gösterdim. Bu elbette yaşanılan zamanı, gelecek günleri toplumsal değerleri tutucu ve bağnaz bir biçimde reddederek tamamen geçmişe tutunmak biçiminde olmadı. Bir olayı ya da kişiyi değerlendirirken ön yargılı  ve art niyetli olmamayı, çağdaş ve bilimsel değerlerin ışığında kararlar vermeyi ön planda tutmaya çalıştım. İnsana saygı ve adilane çözümlerle sağlıklı sonuçlara ulaşabilmek,  şiddete başvurmadan olayları ve kişileri anlamaya çalışmak, hayatı yaşanabilir kılmak... İlke ve prensiplerinizi  koruyarak kendinizi geliştirmeye çalıştığınızda  daha çabuk yol alıyorsunuz.

Eski Bayramları düşündüğümde; hemen "Evet çok güzeldi" ya da "Hayır hiç özlemiyorum, aramıyorum " diyerek tek yönlü bir değerlendirme yanlış olur, kişileri yanıltmak olur diye düşünüyorum: İnsanın kişiliği çok değişmese de, koşullar ve çevresel değişikliklere bağlı olarak çocukluk, ergenlik, gençlik dönemlerinde dünyayı farklı gözlemliyorsunuz. Yetişkinlerde de yaş aldıkça dünyanızın daha hoşgörülü, olgun , değerbilir olmasını istiyor ama bir ergen gibi eleştirmekten sakınmayarak  gerçekleri kararlılıkla dile getiriyorsunuz.

Eski bayramları farklı evlerde, farklı çevrelerde, farklı insanlarla büyük kentlerde, veya kırsal kesimde, dağ köylerinde gözleme şansım oldu. Yıldan yıla değerler değişti, adetler, gelenek ve görenekler başkalaştı, İnsan farklılaştı,  Hepimiz bu değişimlerden iyi-kötü payımızı aldık. Mevsimler, iklimler bile değişirken, teknolojik hamlelerle zekâmız bile sınanırken tüm dünyada İNSAN giderek daha yalnız ve çaresiz kaldı ..



* Geçmiş bayramlar; içinde sevgi, mutluluk, hoşgörü, iyi niyet, vefa, merhamet, güven, inanç barındırırdı.

* İnsanlar yoksul ama mutluydu. Yardımlar gösterişsiz, abartısız yapılırdı. Tok açın halinden anlardı. 

* İnsanlar aza kanaat etmeyi bilirler, lüksten, gösterişten, ihtişamdan değil, sadelik ve  temizlikten, hatır-gönül almaktan mutlu olurlardı. Bayramlar kırgınlık ve küslüklerin sonlanmasına vesile olurdu. 

*Selamlaşma, hatır gönül sorma, paylaşma sıradan günlük ya da özel günlere has değil. kalıcı davranışlar olarak büyüklerce çocuklara aşılanırdı. 

 * Bayram telâşı, bayram temizliği, bayram alışverişi, bayram yemekleri, bayram tatlıları bayram ziyaretleri günler öncesinden düşünülür, planlanırdı. Arife  günü mezarlıklara gidilir,  vefat etmiş yakınlar , sevdiklerimiz unutulmazdı. 

 * Borcu olmayan kurban kesmekle yükümlü sayılırdı. Kesile kurban üç grup düşünülerek dağıtılırdı: Üçte biri eve, aileye ayrılır, üçte biri yoksullara, et alamayanlara, üçte biri de komşu ve akrabalara pay edilirdi. 

* Sebze, meyve bol ve ucuzdu.  Köy kökenli olanlar için hayat daha kolaydı. Yerli malı üretmeye- tüketmeye teşvik vardı. Sümerbank kunduraları, renkli-çiçekli basmaları çok tüketilen kaliteli bayram malzemeleriydi.

*  Bayramların yazılı olmayan kurallarını hatırlıyorum: İki bayram arası nikâh yapılmaz deyişi  vardı. Kurbanlık mutlaka erkek hayvanlar arasından seçilirdi. dişi hayvan kurbanlık olmazdı.

 * Ben her bayram biraz hüzünlenirim: Ulaşılamayan onurlu yoksullar gelir aklıma. Tatlı çalan çocukları düşünürüm; hayatlarında kaç kez evlerine tatlı veya şeker girmiştir acaba. Küçük yerlerde insanlar kurbanlarını kendileri keser bazen.  Köy kökenli olan eşimin ilk kurban kesişini gördüğümde hissettiğim duyguları yazıya dökmem çok zor geliyor. şimdi. "Sen nasıl bir cana kıyabiliyorsun? dediğimi çok net hatırlıyorum. Genellikle köyde durumu çok uygun olmayanlar da önceden alıp besleyerek kurban keserler. Öylece kavurma yapılarak ailenin bir yıllık et ihtiyacı giderilir.

 * Çocuklar için bayram mutluluk  veya mutsuzluk  nedeni olabilir. Farklı bir gün yaşarlar ancak öyle çok şeye tanık olurlar ki; Adana'daki bahçeli evimiz mutluluk yuvası gibiydi. Huzurlu, konuksever, sevgiyle harmanlanmış, güven ve saygıyla sağlamlaşmış bir ev. Orta direk bir aileydik ama gönül zenginliği paha biçilmezdi. Büyük bayram sofralarımızdan  herkes gözü, gönlü, midesi doymuş olarak kalkardı. 

 * Evin düzeninde, temizliğinde, yemeklerin hazırlanmasında hepimizin katkısı olurdu. Tüm kardeşlerin yemek kültürü gelişmiştir.  Ama Sıdıka Ablamızın emeği ödenmez. Hayatın akışı içinde mutsuzluklar da hastalık ve ölümler de yaşandı elbette. Ancak acılara hazırlıklı olması gerektiğini de öğreniyor zamanla insan. 

* Eski bayramlarda emek, yorgunluk, telâş vardı belki ama  İNSAN merkezliydi etkinlikler.. Sanırım o yüzden gülmeyi unutmamıştı insanlar. Birbirine güven vardı, mizah duygusu, şakalaşma dozunu aşmamışsa kabul görürdü.  

* Sohbetlerin konusu sadece ekonomi, yitirdiğimiz değerler, sahtekarlıklar, haksız ve adaletsiz uygulamalar, hayat pahalılığı, bozulan sağlık durumları, eğitim- öğretim kaygıları, iş bulma  güçlükleri değildi. 

* Bayramlar tatil amaçlı değil, anılar biriktirmek için kullanılırdı. Görüntülü telefonlar, kısa mesajlar, yüksek teknolojinin son harikası dijital fotoğraflar belki uzakları yakın kılıyor ama insan insana sohbetin  güzelliğini, insan sıcaklığını  yaşatamıyor.

 *Sadece bayramlarda değil, hayatın her aşamasında, yaşamın her boyutunda insanın acısını gene İNSAN  alıyor. 

* Sağlıkla,  umutla, mutlulukla, huzurla güzel günlere, yıllara...

Makbule ABALI  

19 Haziran 2024  Urla





 

14 yorum:

  1. Ne de güzel anlamışsınız.
    Sizi bizi o günleri görmüşlerin
    Duygularını.
    İnsan anıları kadar insandır
    Derler
    Dönüp bakıldığında başkaca da blr şey yok zaten
    Selam ve sevgiler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ne güzel, ince düşüncelerle yazılmış bir yorum.
      Duyarlılığınıza çok teşekkürler.
      Esenlikler diliyorum.

      Sil
  2. Geçmiş bayramınız kutlu olsun, yazdıklarınız unutulan değerlerimiz oldu veya olacak
    Sevgiler,

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Unutulan. kaybolan değerlerimiz kadar, yükselen ( ! ) değerlerin çocuklar ve gençler üzerindeki olumsuz etkileri de çok üzücü. Bencillik, çıkarcılık, adam kayırma, sevgisizlik, saygısızlık, vefasızlık, nankörlük öylesine çoğaldı ki...
      Neyse ki halâ köklerine sahip çıkan, çağdaş, tutarlı, pozitif düşünceye sadık insanlarımız sayıca az değiller.
      Güzel günlere, bayramlara...

      Sil
  3. Hayalini kurduğumuz istediğimiz gibi olmasını dilediğimiz sağlık ve huzurla nice bayramlara..Esen kalın Sevgiler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu güzel, içten dilek benim de ta içimde kök salmış durumda adeta. Neyse ki kaybettiğimiz, özlemle andığımız önderlerin ardından çağdaş uygarlık düzeyinde, akıl ve mantık çerçevesinde, pozitif bilimlerin ışığında, yüreği ve beyni yıpranmamış örnek ve önder insanlarımız var. İYİ Kİ VARLAR.
      Gerçek bir toplum önderi Muazzez İlmiye Çığ'ı Mersin'de farklı yıllardaki söyleşilerinde dinledim. 100 yılı aşkın bir ömrün ardından birikimlerini aktarmaya, ışığını yaymaya devam ediyor. "Geriye kalan; bu güzel, onurlu ve saygın insanların ders alınacak muhteşem hikayeleri..."
      Sağlıkla, huzurla, umutla...

      Sil
  4. geçmiş bayram deyince çocukluğumun anneanne-dede evine gidip tüm kuzenler, dayı, teyze bir arada kutladığımız bayramları geliyor hep aklıma. çok güzeldi gerçekten. neşe vardı ortamda her zaman. şimdilerde sevmiyorum bayramları doğrusu. eski bayramları düşünüp hüzünlenen annemi eğlendirmeye çalışmak yorucu oluyor :(

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bizler de bir zamanlar " Büyük Aileler " i önderliğinde büyük sofralarda göz görgüsü- gönül zenginliği ile toplandık, güzel sohbetlerden yararlandık, deneyimlerimizi zenginleştirdik.
      Çocuklukta pek farkına varılamasa da bir başka dünyada o kalıcı değerlerin nasıl bir kazanç olduğunu anlıyor insan.
      "Hüzün" yaşamın her aşamasında artık aşina olduğumuz bir duygu. Ünlü şairimiz ne güzel demiş: "Melâli anlamayan bir nesle aşina değiliz..."
      Çocukların, gençlerin mutlu ve huzurlu olacakları günlere-yıllara.

      Sil
  5. çocukluğumdaki bayramların heyecanı bir başkaydı...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Zaman zaman düşünmekten kendimi alamam sevgili Bahar; Acaba çocukluğumuzdaki hayaller, beklentiler ve umutlarımız mı değişime uğradı yoksa toplumsal yapımız bir erozyona mı uğradı?
      Yaşantımızda sürprizler mi azaldı, insanlar mı başkalaştı, bencilleşti...?
      Bugünün çocukları, yarının yetişkinleri olduklarında onlara sormak lâzım...
      Namaste! ( Bloglarda ilk sen, sonra İlkay kullandı galiba bu sözcüğü. Tek sözcük ne çok anlam içeriyor.)

      Sil
  6. yaaa demek ki eskiden bayramlar daha bir bayram gibiymiş yaaa :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bayramlar da, matemler de insanların ruhunda, belleklerinde, yüreklerinde sevgili Derin. Halk arasında "Deliye her gün bayram " deyişi belki de öylece oluşmuş.

      Sil
  7. Merhabalar.
    Sadece eski bayramlar değil, eski ne varsa, yenilerden çok çok daha iyi...
    Selam ve saygılarımla.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba Recep Bey,
      Yoğun günler yorumlara zamanında yanıt vermeyi de aksatıyor maalesef.
      Eski ile yeni ayrımı beni de düşündürür çoğu zaman. İnsani değerlerin kaybına çok üzülüyorum kişisel olarak. Eşyanın eskisini antika sayarak değer veren, saklayan bir toplum nasıl böylesine değişti?
      Güvensizlik, umursamazlık, bencillik, vefasızlık, nankörlük kimi insanı daha güçlü kılıyor sanki. Normal saydığımız, övgü ile andığımız bazı davranışlar günümüzde abartılı, komik, anlamsız bulunabiliyor.
      Yeniliklere değil, "yeni dünya düzenine" alışamadık beki de.
      Selam saygılar.

      Sil