Bu Blogda Ara

Kasım 22, 2025

DIŞARIDAN YA DA İÇERİDEN İZLEMEK

 


Dünyalı bir insan olarak, yaşadığımız ülkenin bir bireyi olarak, ve memleketimin bir vatandaşı olarak, yurttaş olarak: Yakın ve uzak çevremi görebildiğim, duyabildiğim, anlayabildiğim, algılayabildiğim kadar izlemeye çalışıyorum. Gücümün elverdiği kadar. Zaman bulabildiğim kadar.

Bazen sisli bir anılar denizinden, bazen güz çiçeklerinin ve alacalı renklerin arasından, kimi zaman bardaktan boşalırcasına  yağan bir yağmurun ardından, bazen de pırıl pırıl parlayan güneşli  bir  günün içinden. Dışarıdan ya da içeriden, evden izlemek farklı elbette. Geçen gün hesapladık, Mersin'den Urla'ya taşınmamız neredeyse 4 yıl olacak. Zamanın akışı hızlandıkça biz yavaşlar olduk. 

Akdeniz Bölgesinden Ege Bölgesine geçiş ve uyum sağlamak biraz zaman aldı. Denizin mavisinden ormanın yeşiline yatay geçiş yaptık. İyot kokusu kadar dağ çiçeklerinin kokusuna da alışkındık. Ancak ilk yıllarımız; Ev, hastane, doktor üçgeninde alışılagelmiş biçimde sürdü. Psikologlar aynı zamanda yaşanan değişikliklerin ruhsal ve bedensel dengeyi sarsacağından söz ederler. O konuda hasta ve hasta yakınları olarak tam puan aldık sanırım. Nasılsın sorusunun kapsamına uygun yanıtlarımız var artık.

"Nasıl geçti habersiz" ünlü sanatçıların dilinde ne güzel bir şarkı adı oluvermiş. Videolarda alt yazısız dinlerseniz şarkıların tadına varabiliyorsunuz. Yapay zekâ şarkı sözlerine henüz el atmadı galiba! Genel ve kişisel denetim sağlanamayınca şarkıların alt yazıları da ebediyete göç etmiş değerli ünlülerimizin ruhunu nasıl incitiyordur kim bilir. Algıda seçicilik derdik eskiden. İlginiz oranında dikkatiniz de dağılıyor, güzel dilimizin katledilişine üzülüyorsunuz. Bir deneyin lütfen. Her şey gibi şarkılar, türküler de değişime uğruyor.

Tüm dünya ülkelerinde bu çağ, daha sabırlı ve sakin olmayı, öfke kontrolünü ve basit savunma sporlarını öğrenmeyi zorunlu kılıyor. Belki robotlar gibi duyarsız, hızlı ve dakik olmak da önemli. Teknoloji böylesine hızla yenilenirken. yeni iş alanları belirlenirken, yenik düşmemek için çok çalışmak, üretmek, sağlam, sağlıklı ve güvenilir olabilmek.

Ancak unutulmaması gereken bir şey var: İnsanı İNSAN yapan, duyarlılık, vicdan, sağduyu, hoşgörü, merhamet, empati, öngörüş, sabır, umut tükenmedikçe her çağda insanın varlığına, akıl ve yaratıcı zekâsına ihtiyaç duyulacaktır.

Makbule ABALI-Eğitimci 

22 Kasım  2025 Türkiye




Kasım 21, 2025

Karmaşık Bir Düğümü Çözmeye Çalışmak

 


Bugün güneş uzaklardan tüm cömertliğiyle ışınlarını gönderdi ülkemize. Çocukların deyişiyle aydedeyi kıskandırmış bile olabilir. Beni şaşırtan bir şey var; En mutlu ülkeler  sıralamasında Kuzey Ülkeleri sürekli ilk sıradalar. Oysa onlar güneşi öyle az görüyorlar ki. Kapalı mekanlarda gün ışığı veren lambalar kullanıyorlar. Herhalde bizim bitmez tükenmez bir enerji  kaynağımız, içimizden yansıyan bir öz cevherimiz var. Dünya mutluluk sıralamasında yerimiz giderek aşağılara kayarken, bu duruma hiç aldırmayanlar sadece çocuklar değil. En az onlar kadar yetişkin insanımız da var. 

Hepimizin bir eşref saati vardır. Tam tersine çok bunaldığımız. tahammül sınırımızın çok daraldığı, hiç kimseyle yüz yüze ya da telefonda dahi görüşmek, konuşmak istemediğimiz anlar, saatler hatta bazen günler... Geçenlerde bir arkadaşım anlatıyordu; 'Yıllardır sırtımda taşıdığım yükleri boşaltınca rahat nefes alabildim.' Telefonundan silmiş pek çok kişiyi.

Ben çok daraldığım zamanlarda çocuklara başvuruyorum. İnanın onların ilk çocukluk çağları, özellikle 3-10 yaşlar arası yaydıkları katıksız enerjiyle bazen usta psikologlardan daha etkili olabiliyorlar. Merhaba veya günaydın dediğinizde en azından cevabı sessiz bir gülümsemedir. Tokan ne kadar güzel veya saçların son model mi kesilmiş deyin, iletişim ağı kurulmuştur. Hastane asansöründe bile en etkili Günaydın veya Merhaba onlardan gelir.

Onların dünyasında yalan, iftira, dedikodu, iki yüzlülük, sahtekarlık, maskeli yüzler yoktur. Her şey olduğu gibidir. Açık, net, tarafsız, ikinci elden değil, ilk elden, aslının aynısı... O dünyada nefes aldığınızı hissedersiniz. Hatta yüzünüze tebessüm kondurulduğunu, belki şarkılarına, oyunlarına eşlik bile edersiniz. Paylaşımcıdırlar , adildirler, alaycıları, mızıkçıları dışlarlar. Kuralcıdırlar ama yasakçı değil, güven uyandırmazsanız görünmez kapıları yüzünüze kapatır, sınırlarını çizerler. 

Bütün bu nedenlerden ötürü çocukları çok seviyorum. Çıkarsız, katıksız, doğal bir sevgi bu. Yetişkinler yanlış tutum ve davranışlara büründüklerinde çocuklar  güven kaybı yaşıyor, kimlik ve kişilik değiştiriyorlar adeta. Kaliteli bir Okul Öncesi  Eğitim sağlayarak, yeterli beslenmelerini sağlayarak hiç olmazsa 7 yaşına kadar onların beden ve ruh sağlığını koruyabilsek...

Dünya Mutluluk sıralamasında daha üst sıralarda yer alabilir miyiz acaba...? 

Makbule ABALI-Eğitimci

21 Kasım 2025-Türkiye 






Kasım 17, 2025

Ünlü Şairimiz Orhan Veli'nin Dizeleriyle Dünyayı Anlamlandırmak...

 




DELİ EDER İNSANI BU DÜNYA;

BU GECE, BU YILDIZLAR, BU KOKU,

BU TEPEDEN TIRNAĞA ÇİÇEK AÇMIŞ AĞAÇ 

*****

KUŞ VE BULUT

Kuşçu amca!

Bizim kuşumuz da var,

Ağacımız da.

Sen bize bulut ver sade

Yüz paralık. 

*****

AYRILIŞ

Bakakalırım giden geminin ardından

Atamam kendimi denize, dünya güzel,

Serde erkeklik var,  ağlayamam

***** 

KIZILCIK 

İlk yemişini bu sene verdi,

Kızılcık,

Üç tane;

Bir daha seneye beş tane verir;

Ömür çok,

Bekleriz;

Ne çıkar?

İlâhi kızılcık!

***** 

HARBE GİDEN

Harbe giden sarı saçlı çocuk!

Gene böyle güzel dön;

Dudaklarında deniz kokusu,

Kirpiklerinde tuz;

Harbe giden sarı saçlı çocuk!

*****

ROBENSON

Haminnemdir en sevgilisi

Çocukluk arkadaşlarımın

Zavallı Robenson'u ıssız adadan

Kurtarmak için çareler düşündüğümüz

Ve birlikte ağladığımız günden beri

Biçare Güliver'in

Devler memleketinde çektiklerine.

*****

YAŞAMAK  I

Biliyorum, kolay değil yaşamak,

Gönül verip türkü söylemek yâr üstüne;

Yıldız ışığında dolaşıp geceleri,

Gündüzleri gün ışığında ısınmak; 

Şöyle bir fırsat bulup yarım gün,

Yan gelebilmek Çamlıca tepesine...

-Bin türlü mavi akar Boğaz'dan-

Her şeyi unutabilmek maviler içinde.

*****

ANLATAMIYORUM (moro romantico)

Ağlasam sesimi duyar mısınız 

Mısralarımda;

Dokunabilir misiniz,

Gözyaşlarıma, ellerinizle?

Bilmezdim şarkıların bu kadar güzel,

Kelimelerinse kifayetsiz olduğunu 

Bu derde düşmeden önce.

Bir yer var, biliyorum;

Her şeyi söylemek mümkün; 

Epiyce yaklaşmışım, duyuyorum;

Anlatamıyorum.

ORHAN VELİ 

D:13 Nisan 1914 Ö:14 Nisan 1950

Derleyen: Makbule Abalı-

17 Kasım 2025









Kasım 14, 2025

BİR ASKERİN ANISINA...

 



BİR ASKERİN ANISINA...

Bir kerpiç evde dünyaya geldi;

Soğuk bir kış gününde

Hangi gün, hangi ay bilinmez,

Hiç kimse kayıt tutmadı ki

Sağlık ocağı, ebe yoktu köyünde

Dört kızdan sonra bir oğlan, Soner

Yüzler güldü sonunda.

Okul çağı geldi, üç yıl okudu köy okulunda

Tarlada iş güç vardı.

Nişan yaptılar bir akraba kızıyla,

Sırası geldi asker oldu;

Davullar zurnalar çaldı, halaylar çekildi

Henüz 18 yaşında.

18 yıldır hayaller yaşatmış onu,

Birden tüm hayaller tuz buz oldu sanki...

Bilinmeyen, tanınmayan konuklar var kerpiç evde,

Hane halkı yasta, gözler yaşlı,

Anne-baba acılı, ama onurlu, gururlu, 

Onlar şehit ana-babası artık

Oğul nüfus kaydında, seçim tutanağında olmayacak

Tepede bir mezar taşı, adı yazıldı taşa,

Gözler yaşlı, gönüller yasta.

Davulcu zurnacı mezar kazıyor şimdi,

O gün işleri başkaydı, bugün başka...


Makbule ABALI-Eğitimci

Urla- 24 Aralık 2023


Güncelleme:  14 Kasım 2025

Ülkesi adına mücadele eden, canı pahasına savaşan tüm kahramanları saygı ve sevgiyle,  kaybettiklerimizi rahmetle, saygıyla minnetle anıyoruz.





Kasım 13, 2025

ÇOCUKLAR VE KİTAPLAR





Burnunu vitrin camına dayamış, hayran hayran camın arkasını seyreden 8-10 yaşlarında bir çocuk. Annesi içeride, o dışarıda Bir süre birlikte baktık aynı yöne. Doğrusu ben daha çok onu izledim. 

Bir kitapçı vitriniydi seyrettiği. Caddenin gürültüsü, insanların koşuşturması onu hiç ama hiç ilgilendirmiyordu. Öyle sevimliydi ki. Onu tedirgin etmemek için fotoğrafını çekemedim önce. İzin alarak çeksem doğallık bozulacaktı. Ama onun o duruşu, kitapları ilgiyle, dikkatle izleyişi beynimde yer etmiş durumda. 

Bir zamanlar doğum günlerinde verilecek en güzel hediye kitaptı. Parlak renklerle 1. hamur kağıda basılmış, en güzel resimlerle donatılmış kitaplar da değildi bunlar. Ama seyredilmez, okunurdu. Kitaplar can dostuydu çocukların. İlkokullarda bir kitap köşesi ya da kitaplık kolu mutlaka bulunurdu. 

Günümüzde kitaplar gene var. Ama görsel anlamda bilgisayarlar, tabletler, çizgi filmler, oyunlar daha ön planda. Uykuya geçmeden önce okunacak bir öykü çocuklara nasıl da iyi gelir. 

Kitaba dokunmak, kokusunu duymak, sayfalarını karıştırmak bilgisayar veya tabletin verdiği hazza eşdeğer midir? Bilgisayarlar geceleri uykuya dalmadan çocuklara kitap okuyamaz ki. Onlara canlı canlı, sesli soru da sorulamaz ki. Tekrar tekrar anlatma sabrı da yoktur bilgisayarların. Bu işi mükemmel bir şekilde başaran anneler, babalar, anneanneler, babaanneler, can dostu bir akraba, teyze, hala, dayı, amca vardır nasılsa. İyi ki varlar. 

Çocuklar kitapların sayfalarını araladıkça yeni dünyalar keşfederler. Heyecanlı, macera dolu bir yolculuktur bu. Bazen hayal alemlerinde yeni arkadaşlar edinir, yeni ülkelere doğru yol alırlar. Şimdi var mıdır acaba? Eskiden çocuk dergisi Doğan Kardeş vardı. Dopdolu bir dergi. Nasıl da merakla beklenirdi. İçinde masallar, şiir köşeleri, karikatürler, çizgi romanlar... 

Erken yaşlarda iyi yönlendirilen çocuklar sonraki çağlarda da kitaplardan kolay kolay vazgeçmiyorlar. Neyi okuyacaklarını doğru biçimde seçerek kitaplar dünyasında yol alıyorlar.

Bazı büyük kitapçılarda artık çocuklar için küçük tabureler, küçük masaların da konması ne güzel. Çocuklar için adeta küçük bir dünya, bir kitap cenneti yaratılması güzel bir düşünce. Televizyon ekranlarında büyük kentlerin kitap fuarlarında çocukları da görünce nasıl da mutlu oluyor, doğru yerdeler diye düşünüyorum. 

Günümüzde teknolojinin sağladığı yeniliklerle eskilerden çok daha kaliteli, cazip çocuk kitapları basılıyor. Ama okuma tutkusu azaldı sanki. Bazen günlük tutan, şiir yazan, hobileri olan bir çocukla karşılaşıyorsunuz. Fark yaratan her çocuk, yarınlar adına insanı mutlu ediyor. Okuyan, araştıran, düşünen, öğrendiğini paylaşan çocuklar, önyargısız, kavgasız, huzurlu bir dünyayı da daha kolay oluşturacaklar. Çocuklardan yana çok umutluyum ben.

Makbule ABALI-Eğitimci
Türkiye


DÜNYA ÇOCUK KİTAPLARI HAFTASI KUTLU OLSUN.

Kasım 10, 2025

YILLARDAN SONRA...

 

1938-2025  YILLARI ARASINDA DÜNYADA VE ÜLKEMİZDE NE BÜYÜK DEĞİŞİMLER YAŞANDI. OLAYLAR OLDU. TAHTLAR. TAÇLAR EL DEĞİŞTİRDİ.


ÇOCUKLARDA MERAK VE ÖĞRENME ARZUSU HİÇ TÜKENMEDİ. HAYALLERİNE TUTKUYLA BAĞLI OLANLAR KAZANÇLI ÇIKTILAR. 


AKIL VE ZEKÂ İLE BÜTÜNLEŞMİŞ TÜM YETENEKLER SERGİLENDİ. DEĞERLENDİRMELER YAPILDI PLANLI, SİSTEMLİ VE DÜZENLİ ÇALIŞANLAR KAZANDI.



HER 10 KASIM BİR YENİDEN DOĞUŞ GİBİ ALGILANDI. VATANINI , YAŞADIĞI DÜNYAYI DAHA İYİYE GÖTÜRME ÇABASINDA OLAN HERKESE KOLAY GELSİN.



BAŞÖĞRETMEN ATATÜRK'Ü, SİLAH ARKADAŞLARINI, BU GÜZEL VATANI ÇOCUK VE GENÇLERE ARMAĞAN EDEN TÜM İYİ VE GÜZEL YÜREKLİ İNSANLARI RAHMETLE, SAYGIYLA, MİNNET VE TEŞEKKÜRLERİMİZLE ANIYORUZ. 

Makbule ABALI-Eğitimci
10 Kasım 2025 Türkiye




Kasım 08, 2025

Dere Yatağından Taşarak Akarken Günlük Yaşamdan İzler...

 


Dünya kimselere aldırmadan dönmeye devam ederken canlılar da yaşam savaşı veriyorlar elbette. Her canlının yaşama uğraşı ve çabası kendi gücü, kapasitesi, yetenekleri oranında değişiyor, gelişiyor, ya da yapamayacağının farkına varıp yenilgi ve pes etmeyle son buluyor.  Yenilgiyi kolay kolay kabul etmeyenler silahsız mücadeleyi göze alıp dimdik ayakta kalabiliyorlar. 
Çocuklar minik taşlarla beş taş oyunu oynarken bir sonraki  kuşak daha büyük taşları topluyor. Ne olursa olsun, insanın yaşadığı yörede, memleketinde yurdunda sadece çiçekler, ağaçlar değil,  taşlar bile değerlidir. Memleket hasreti; bazen bir kokudur, bazen bir tat. Bazen bir adla hatırlanır, bazen bir görüntüyle canlan zihinlerde. Kimi zaman da bir türkü ya da şarkıyla dile gelir, yankılanır ovalarda, dağlarda. Doğduğu yer bir cennettir insana. Doyduğu yer, sıralamada ikinciliği alır.
Bu yazı içgüdüsel bir şekilde içten gelen bir yazma dürtüsü ile başladı. Yatağına sığmayan dere gibi içgüdüsel bir akışla  devam ediyor. Gönülden yapılan her iş, her çaba yapanı mutlu ettiği gibi, yapılan her güzel iş, çevreye güçlü bir enerji yayıyor, ilham perilerini uyandırıyor. Gizil enerji bu olsa gerek. "Birlikten güç doğar" sözü boşuna söylenmemiş. Öyle bir güç ki dağları, taşları delebilir. İnce boyunlu narın çiçekler toprak altından yeryüzüne. merakla nasıl baş kaldırırlar hep öğrenmek istemişimdir.

Bugün de gün çabucak bitiverdi. Gün akşam oldu derdik eskiden. Bizim kuşak söz dinleyen, erken yatan çocuklardan oluşmuştu. Şarkılara bile geçmiştir: "Erken kalkarım erken yatarım, bir yumurtayı sütle çırparım. "Taptaze yumurtayı çiğ olarak bile içerdik. Küçücük kümesimizdeki tüm tavuklar gezmeyi seven tavuklardı. 
Alışkanlıklarına bağlı bir kuşaktık biz. Örneğin şimdiki kız çocuklarını saçlarını kestirmek için ikna edebilir misiniz? Neredeyse okuma çağındaki bütün kızların saçları upuzun. Çünkü TV.lerde veya Internette, dizilerde, filmlerdeki kızlar da uzun saçlı. 
Annem doğduğumda saçlarımın sapsarı olduğunu söyler. Hiç boya görmeyen saçlar da her kesimden sonra renk değiştiriyor. Böylesine gür olan saçlarım şimdi ne kadar zayıfladı. Çok güvendiğim kuaför olmazsa saçımı kestiremeyişim o yüzdendir. Bulunca da kolay değiştiremiyorum.


Bu figür ahşap, seramik veya cam, alçı gibi malzemelerle yapılmış küçük heykelciklerde çok görülür. Gençlik yıllarımızda 3 maymun olarak tanırdık. Görme-Söyleme-Dinleme-3maymun gibi denirdi.

İnsan yüzüne uygulanınca "O da çağa ayak uydurmuş" diye düşündüm. Gittiğim kuaför dükkanında görmekle inanın çok da mutlu oldum. "Kadınlara saçı kısa aklı kısa" diyenler acaba ne derler dedi iç sesim.


Makbule ABALI-Eğitimci
8 Kasım2025 Urla




Kasım 02, 2025

YAŞARKEN GÖREBİLDİKLERİMİZ. DUYABİLDİKLERİMİZ, BİLEBİLDİKLERİMİZ...

                                                             



Evrende Dünya adlı gezegende soluk alıp verirken çevremizde neler olup bittiğinin farkında mıyız?

Kim bilebilir şu anda kaç doğum, kaç ölüm gerçekleştiğini? Kimler nerede, nasıl, ne durumda? 

Kimlerin hayalleri gerçekleşti , kimler umutsuz, yorgun, ama gücünü, direncini yitirmiş değil...?


Farklı insanlar farklı yerlerde, farklı durumlarda, farklı koşullarda, aynı amaçlar doğrultusunda birlikte olabiliyorlar. Ancak farklı amaçlar doğrultusunda birbirlerini yok sayabiliyor, kıran kırana savaşabiliyorlar da...




Dünya tüm hızıyla dönmeye devam ederken küçücük odalarda sonsuz bir evrende hiç bilinmeyen, aktarılmayan sırlar da paylaşılabiliyor. İyiliğe giden yollar belirlenebiliyor, güzel kararlar alınabiliyor, güzel etkinlikler düzenleniyor. 



Bir hastanede doktor odasında kktüsler bile çiçek açıyor. 
Bir başka odada tüm çiçekler açmadan solabiliyor. İlgisiz-sevgisiz ortamlar can yakıyor. can alıyor.


İklimler  değişirken mevsimler de birbirinden gün çalıyor, yaz günü kış, sona ermiş baharlarda, tüm göz alıcı renkleriyle güz, hayatı bir başka bahar gibi yaşatıyor.


Ağaçlar da insanlar gibi . Yaşam enerjisi kaybolmamışsa yediveren gülleri, asırlık çınarlar, köklü ardıçlar, yaşlı zeytinler gibi, yara almamış yerinden çığlık atar gibi dal budak veriyor. Her kesim yeri bir başka canlı tablo gibi...




Saygının, sevginin kol gezdiği yerlerde kedilerle köpekler dahi kavgasız, dövüşsüz bir yaşamı benimsemişler. Gece havladığı için sopalarla dövülen bir canlı biraz iyileştikten sonra gene kapınıza gelip bir vefa abidesi gibi kapıda yolunuzu gözlüyor.


Dünyanın neresinde olursak olalım, farkına varmadığımız, bilemediğimiz, göremediğimiz, algılayamadığımız, anlamlandıramadığımız  öyle çok olay, olgu, durum, insan, canlı var ki... 

Yaşarken günbegün dağarcığımıza yeni kayıtlar ekliyor, duygulanıyor, düşünüyoruz. Dünya dönmeye devam ediyor.


Makbule ABALI-Eğitimci
2 Kasım 2025 Türkiye







Ekim 31, 2025

UNUTMAK- UNUTABİLMEK- UNUTAMAMAK- UNUTTURMAMAK...

 







Bazen çok eski yılları,

Yaşanmış anları, anıları, insanları,

Kelimeleri, sözcükleri, adları, nesneleri,

Kentleri, sokakları, soluk yüzlü binaları,

Unutmak dağarcığımızdakileri...

Kimi zaman yaş aldıkça, 

Beden ve organlar eskidikçe

Unutmak eski kayıtları,

Silmek bellekten anıları 

Anları, günleri, ayları, yılları...

Bazen bir hastalık, bir kaza, belki soya çekim

Beynin küçülmesi, hücrelerin yenilenmemesi

Hastalıklarla yüz yüze kalmak;

Bunama, demans, Alzheimer, Parkinson

Eskimek, eksilmek küçülmek 

Yılların ardından...

Unutmak; uyumu, sevinci, umudu 

Acıyı, kederi, yası, kaygıyı 

Zamanla, sabırla, ortaklaşa, el ele 

Karanlık bir tünelden aydınlığa 

Yol almak bazen bir arpa boyu...

Unutabilmek geçmişi, zor günleri

El yordamıyla, işaret diliyle

Bazen düşerek, bazen tutunarak

Ya da bastonla, bir ele dayanarak

Umutla, ısrarla, inatla yol aramak... 

Unutabilmek; sil tuşuna basarcasına

İnsanları, yerleri, eşyaları, 

Kokuları, sesleri, görüntüleri...

Ama unutturmamak;

Bir hayat dersi gibi iz bırakanları,

Bellekte, yürekte, gönülde kalanları.

Deneyim kazanmak her yeni yaşla;

Yüzlerde çizgiler, saçlarda aklar çoğalsa 

Kişilik değişse, kimlik kaybolsa da

Bedende kayıplar artsa da 

Unutmamak  

Unutturmamak;

Geçmişteki iyilikleri, güzellikleri,

Değerlileri- değersizlerden 

Doğruları- yalanlardan, 

Gerçekleri- sahtelerden 

Seçerek, ayırt ederek, ayıklayarak

Yitirdiklerimizi anılarla anmak.

Yıllar geçse de 

Yaşananları unutmamak 

Unutturmamak...


Makbule ABALI-Eğitimci 

Güncelleme:31 Ekim2025

 






ÇOCUKLAR CUMHURİYETİ - ŞİİRSEL


Çocukların el ele verdiği bir dünyada

Büyükler neden sırt sırta döner?

Çocuklar anlık küs- barış oynarken,

Büyükler neden yıllarca dargın kalır,

Düşman olur birbirine ?

Çocukların şarkı-türkü sesleri 

Dört bir yana yayılırken 

Neden büyüklerin silah sesleri 

Ovalarda, dağlarda yankılanır?

Bir çocuklar cumhuriyeti kurulsa; 

Büyüklerin saltanatı 

Sarsılır mı acaba?

Dünya barış içinde, sakin-huzurlu

Güllük gülistanlık olur mu acaba...?

Makbule Abalı -Eğitimci 

Güncelleme; 31Ekim  2025