Bu Blogda Ara

24 May 2023

ÇOK UZUN BİR GECE (KISA ÖYKÜ)

 


Gerçekle hayal arasında bir köprüdeyim sanki. Kollarımım  oynatamıyorum ama ellerim işliyor, garip. Parmaklarım ve ellerim bir saat düzeniyle çalışıyor. Yazsam sayfalar dolusu yazabilirim. Öyle bir yerdeyim ki ; kâğıt yok, kalem yok, daktilo ya da bilgisayar, hiçbir kayıt cihazı yok. Ama düşünebiliyorum, kurguluyorum.  Ancak göremiyorum, duyamıyorum.  Nasılsa beynim işliyor halâ ...

Günlerin, yılların yorgunluğuyla geç uykuya daldım bu gece de. Sabaha karşı gün henüz ışımamıştı ama. Soğuktan yorganı başıma kadar çektiğimi biliyorum. Cep telefonumu ilâç alarmıyla birlikte kapatmıştım her zamanki gibi. Saatler öncesiydi sanırım. Felâkete saatler kaldığını bilmeden, hissetmeden, birkaç satır bile karalamadan. Oysa yazmayı ne çok severim bilirsin. 

Düşünmek, algılamak, sormak, sorgulamak; Kendime, yakınlarıma, uzaktakilere hatta belki hiç okumayacak olanlara bile. Yazardım, karalardım, tekrar yazardım. İncitmeden, kırmadan, ama gerçekleri hep vurgulayarak. "Dilin kemiği yoktur" sözünü hep aklımda tutarak. Dil yarasının insanı nasıl acıtacağını iyi bilirim. Oysa başka ne yaralar varmış bilmediğimiz, görmediğimiz, yaşamadığımız...

Bak gene ellerim buz kesti. Her zamanki gibi. Yatakta cenin pozisyonunda yatmıştım. Belki doğduğumdan beri bu dünyaya ancak öyle sığabildim, öyle rahat uyuyabildim. Bacaklarım karnıma çekilmiş, ellerim birbirine geçmiş, bir çocuk gibi. Saatler sonra uyurdum belki o zamanlar , ama uyurdum.  Şimdi uykusuz sabahı bekliyorum gün ışıyana değin. Şu anda tepemde küçücük bir delikten bir yıldız görüyorum sadece. Hep aynı yerde duruyor. O da beni görüyor mu acaba? 

Ellerim halâ buz gibi.  Nasıl, nereye yazıyorum bilmiyorum. Ellerim ısınmak istiyor. Parmaklarımı oynatabiliyorum iyi ki. Ayaklarım adeta donmuş gibi, kanı çekilmiş sanki.  Gözlerim kapanıyor, uyumak istiyorum. Dışarıdaki sesler kesilse yeniden dalarım belki. Ölüm de uykuyla mı gelir?  Dudaklarım kupkuru.  Yatarken bir bardak suyu da başucumdaki komodinin üstüne koyardım. Başım nerede bilemiyorum ki. Sadece ellerim var ve beynim sadece onunla ilgili. 

Kitaplarım geliyor aklıma. Altını çizdiğim önemli cümleleri, not aldığım , ayraçları bulamayınca kıvırdığım sayfalarıyla kitaplarım... "Beynim böylesine haksızlık yapmaz" diye düşünüyorum öte yandan. Neden sadece ellerim? Başka hiçbir organla bağlantım yok. Komut yok, uyarı yok.  Gözlerim görmeden bir canlı arıyorum... İnsan arıyorum...

Ellerim ellerini arıyor; tutunacak bir dal gibi, bir ısıtıcı gibi, sakinleştiren,  huzur  veren ellerini.  Görmüyor, duymuyor, algılayamıyorum. Sadece kendi ellerim var. Durmadan yazmak istiyorum.  Yazıyor muyum, sözcükler cümlelere dönüşüyor mu, bilmiyorum... Sayfam tükenmek üzere, ama elimdeki tükenmez kalem tükenmedi henüz. Yazmak istiyorum, hep yazmak, sadece yazmak... Ve sonra, ellerim de işlerliğini yitirirse kalemi senin ellerine bırakmak. 

Her şey bitti, tükendi; Gün bitti, ömür bitti. Ta uzaklarda gördüğüm yıldız da gitti sanırım. Ya bahar...? Ama bahar henüz gelmemişti ki. Yaşanacak daha nice baharlar vardı. Baharı son kez badem ağacının kuru dallarında çiçekler açarken karşılamıştım. Dışarıda fırtına, ayaz vardı.  Yoksa o çiçekler de mi sonsuzluğa uçuştular? Ya insanlar...? Onlar nereye gitti? Onca insan; Yaşlı, genç, çocuklar, bebekler...? Defterlerime sahip çık lütfen. Ne çok defter vardı doldurduğum. Anılar sandığım, fotoğraflarım, her boyda kutularım... Yok olup gittiler mi?

Bu bir rüya mı? Ben rüyalarımı hiç hatırlamam ki. Gerçek ise neden halâ horozlar ötmedi? Bir an düşündüm: Her gece yatmadan önce İyi geceler, Allah rahatlık versin, kendine dikkat et demeden yatmazdım.  Bu gece iyi dileklerde bulunmayı mı unuttum yoksa? Böyle zamanlarda her şey bir sinema şeridi gibi akıp geçiyor. Unutuyoruz... Ama unutmak da insanca. Sonra hatırlasak da zaman geçmiş oluyor. Her şeyin bittiği, tükendiği yitik zaman dilimleri bunlar... 

Makbule ABALI

Urla. 2023








5 yorum:

  1. Of neler hissetmişlerdir kim bilir? Belki de hiç duymadılar. Allah rahmet eylesin hepsine.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kim bilebilir, acının, çaresizliğin gerçek boyutunu. Ben sadece empati yapmaya çalıştım. Bir rüya gibi, bir hayal gibi. Unutkan bir toplumuz, pek çok şeyi çabuk unutuyor, daha çok acı çekiyoruz.
      Sevgiyle.

      Sil
  2. hımmm böyle durumlar gerçekten oluyordur herhalde demek ki.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Öyküler, romanlar, diziler de gerçek hayatın bir yansıması değil midir?

      Sil