Bu Blogda Ara

9 Eki 2022

AĞAÇ EV SOHBETLERİ -163


 Bloglar arasında devam eden Ağaç Ev Sohbetlerinin bu haftaki konusunu Deeptone Arkadaşımız belirledi: " Günümüzün genç insanları önceki genç kuşaklardan daha çok güç, bilgi ve etki sahibi. Bunun nedeni ne olabilir? Bu durum gençlerle büyüklerin iletişimini, ilişkisini etkiler mi? "

Günümüz genç insanları  önceki genç kuşaklardan  daha çok bilgi sahibi olabilirler. Ama daha çok etki ve güç sahibi olduklarını düşünmüyorum. Her çağda kuşaktan kuşağa bilgilerin, değerlerin aktarılması olağandır. O yüzden gençler zamanla anne-babalarından , büyüklerinden daha üst düzeyde bilgi elde edecek, daha gelişmiş bilgilerle donanacaktır. Olması gereken budur, ama her zaman böyle mi olmaktadır?

Teknolojinin gelişmesi, ülkelerin uygarlık düzeyinin yükselmesi,  eğitimi  farklı toplumlarda bazen yarar, bazen zarar yaratmaktadır. Atom bombası büyük bir keşifti. Savaşta acımasızca bombalanan şehirlerin, yanan insanların , çocukların dramını fotoğraflar sergileyemedi. Hac  sırasında kesilen kurbanlar toprağa gömülmesin diye soğuk hava depoları yapıldı ama hala dünyanın birçok yerinde açlıktan çocuklar ve insanlar ölüyor.

Çok büyük paralarla bilim- kurgu filmleri çekildi, kötü niyetli insanlara ilham kaynağı oldular. Genetikte insan kopyalama çalışmaları hüsranla sonuçlandı. Koyun kopyalama çalışmaları tamamlanamadı. Son teknoloji harikası robotlar oluşturuldu," niyet başka başka"olunca hedeflenen  amaçlara ulaşılamadı. Hastalıklar çoğalırken ilaçlar bulunuyor ama ilaçlar karaborsaya düşüyordu. Salgın hastalıklar çoğalırken aşılar bulundu ama uygulamada yeterli güç ve etki sağlanamadığından çok başarılı sonuçlar elde edilemedi. 

21. yüzyılda Eğitimde hedeflenen amaçlara ulaşılamadı. Gerçek rol modeller unutturulmaya çalışıldı, dışlandı. Geçmişin deneyimlerinden ders alamadık.  Uzun zamanlı programlar oluşturulamayınca uygulamalar yetersiz kaldı. Kadro yetersizliğinden okullar öğretmensiz kaldı, plansızlık sonucu diplomalı işsizler çoğaldı. Üniversiteler hızla çoğalırken kalite düşüyor, nitelikli eleman açığı büyüyordu. 

Teknoloji hızla gelişirken ara eleman açığı büyüyor, el emeği zanaat ustaları değer kaybediyor, el sanatları ihmal ediliyordu. Seçme ve Değerlendirme sınavları kuşkularla uygulanıyor, işe yerleştirmelerde liyakat ve deneyim dikkate alınmıyordu.  Elektronik cihazlar üst düzeyde teknolojiden  yararlanarak üretiliyor ama alım gücü azaldığı için alıcı bulmakta zorlanıyordu. Yeterli denetim sağlanamadığından yüksek teknoloji sahtekarlığa eğilimli tiplerce yanlış amaçlarla, korku ve şiddet yaratmak için kullanılabiliyordu. 

Haber kaynakları çoğalıyor ama sansür kararları gündeme geliyordu. Demokrasilerin olmazsa olmazı dürüst seçimler gerçekleştirilemediği için 21. yüzyıl seçimlerinde hala parmaklar boyayla damgalanıyordu. Sosyal Medya inanılmaz bir hızla gelişirken sınırsız bir alanda kendini denetleyemeyen insanlar hızla çoğalıyordu. Her şey kötü bir film senaryosu gibiydi. Kadınlar şiddete maruz kalırken boşanmalar, aldatmalar hızla artıyor, babasız ya da annesiz  büyüyen çocuklar çoğalıyordu. Bazen güç ve para her şeyi satın alabiliyordu. 

Soğuk dev makineler, yalan haberler, termik santraller  çoğalırken kaybolan değerler, deneyimler , nitelikli insanlar giderek yok oluyordu. Oysa teknolojinin çarkları tüm hızı ve acımasızlığı ile dönmektedir. Ama butona basacak  "insan" faktörü unutulmuştur.  Beyinler dumura uğrayıp, vicdanlar işlemez, gözler kararırsa her şey bitebilir.  "İnsan sıcağı" unutulur,  yüksek  teknolojinin  yedek parçaları da giderek dağılırsa kuşaklar arası iletişim nasıl sağlanabilir? 

Tecrübe, alın teri, emek, saygı ve sevgi giderek tükeniyorsa insan da tükenmez mi ? İNSAN'ı  yitirdikten  sonra  teknoloji en üst düzeyde olsa ne olur ? 

Makbule ABALI


6 yorum:

  1. Sözlerinize tümüyle katılıyorum. Bilim, teknoloji gelişti, imkânlar eskiye göre çok daha fazla, doğru. Fakat bundan "insanlık" adına yeni nesiller ne kazandı? Bütün bu gelişmeler, insanın evrensel etik değerlerini yitirmesine sebep olurken sömürü aracı oldu. İletişim çağı diyoruz, bilişim çağı diyoruz. Hepsi güzel de insana ne değer kattı bunlar. Küçük bir grup insan bu yeniliklerin sefasını sürüp kendi egolarını tatmin ederken kahir ekseriyet eski mutlu günlerini arıyor...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu haftanın konusu ilginçti gerçekten. Birbirine çok uzak olmayan yıllarda yaşayanlar benzer düşünceleri paylaşıyorlar. Bazen gıpta ile izlediğimiz girişimler var. ama ne yazık belli bir azınlık yararlanabiliyor. Keşke ortak sevinçleri, ortak başarıları, ortak mutlulukları paylaşabilsek. Bir aile, bir topluluk ya da bir grupta herkesin fikri alınabilse, parmak hesabıyla oylar sayılmasa, yanlışlar doğruymuş gibi
      kabul görmese, alkışlanmasa. Kişisel çıkarlar değil, ortak kazanımlar gözetilse...
      Ne güzel öyküdür; Babası oğlundan hoşnut değilmiş, her azarlayışında "Sen adam olmazsın" diye çıkışırmış. Oğul yıllar sonra vali olunca babasını makamına getirtmiş. "Bak baba , seni yanılttım, vali oldum" demiş. Bilge babanın cevabı hepimize ders olmalı. ",Ben sana vali olamazsın demedim ki oğul, "Adam olamazsın" dedim. Adam olabilenler çoğalmazsa teknoloji ne yarar sağlayacak?
      Yorumunuza çok teşekkür ederim.

      Sil
  2. herhalde insanlar küçükken ergenken gençken daha iyiler genelde de insanlar büyüyüp yetişkin olunca kötüleşiyorlar gibi :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Herkes için geçerli olmasa da düşüncene büyük ölçüde katılıyorum Derin. Çocuklar saf, masum, içlerinden geçen doğruları olduğu gibi söyleyebiliyorlar. Para, mal, mülk, makam kaygıları yok. Yaş büyüdükçe hırslar, kaygılar da büyüyor. Körü körüne sadakat, boyun eğme, yapay davranışlar çoğalıyor. Değerler, amaçlar değiştikçe insanlar da bencilleşiyor. Neyse ki onurlu, güvenilir kalabilenler de var. İyi ki varlar. Kuşaklar arası uzlaşmayı,paylaşımları, saygı sevgi bağlarını onlar güçlendirecek.
      Sevgiyle.

      Sil
  3. Üzgünüm üzgünüm canım öğretmenim yazınız tüm gerçekleri gözler önüne seriyor. Çok erken tükettik dünyayı...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ne yazık öyle sevgili Arzucum. Yılların ötesini objektif
      olarak değerlendirmeden, hedeflerimizi tam belirleyemeden, seslere kulak vermeden düşe kalka koşmaya çalıştığımızda amaçlar gerçekleşmiyor. Kin, öfke, nefret incinmelere, kırgınlıklara, düşmanlıklara yol açıyor. İdealist insanlarımızın değerini bilerek, geçmişin iyi örneklerini de ders alarak yolumuzu, yönümüzü bulabilsek keşke.
      Sevgiyle.

      Sil