Bu Blogda Ara

Temmuz 13, 2025

Yaz Sıcaklarına Tahammüllü Olabilmek...

 

Yaz mevsiminin en sıcak günlerini yaşamaktayız. Tüm dünyada iklimsel değişiklikler, ruhsal-bedensel-sosyal uyumu da güçleştiriyor. Öte yandan doğa olayları, ekonomik sıkıntılar, mevsim değişikliklerinin ürünlere yansıması, verimin düşmesi vb. olaylarla günlük yaşam  da inişli çıkışlı seyrediyor. 

İyi günlerin, güzelliklerin, uygun davranışların farkında olabilirsek küçük mutluluklar da yeterli olabiliyor. Öfkelenmesek ya da öfkemizi kontrol altına alabilsek bile dost bildiklerinden yara almak insanda ayrı bir iç acısı , hayal kırıklığı  ve çöküş yaratıyor. 

İyi ki çocuklar ve çocuk safiyetinde yaş almış insanlar var. Onlar mutluluğa giden yolda ışıldayan gözleri ve gülücükleriyle  Lokman Hekim gibiler. Bu dönemin çocukları mı çok akıllı ve dost canlısı çocuklar,  yoksa bana mı öyle geliyor?

Çok basit, yalın, sade sözcükler, sakin bir ses tonuyla söylenirse karşımızdaki insanın yüzünde güller açtırıyor. Bir hastane ortamında "Geçmiş olsun" demek insanı yormuyor ki. Asansörde annesinin karnına yüzünü dayamış 4-5 yaşlarındaki küçük kıza gülümseyerek günaydın dediğinizde hemen kısacık sohbet başlıyor. "Sus... sus uyanmasın, şimdi uyuyor" dediğinde yeni bir kardeşe hazırlandığını anlıyorsunuz. 

Bir başka gün, bekleme salonunda elleriyle dans figürleri yapan  çok sevimli küçük kızla hemen sohbet başlıyor. "Ne güzel dans ediyorsun, kimden öğrendin?" Tırnaklarındaki parlak-yaldızlı ojeyi, gösteriyor; "Bak oje sürdüm." Çok erken değil mi?" diyorum. "Yok , sabah değil, gece sürdüm" diyor gülerek. Böyle tatlı somut algılama, hiç aldırmamaktan, anlamaz görünmekten çok daha güzel elbette. 

Serin bir ortamda kuş seslerini dinlemek gibi çocuk sesleri. Sevgi dolu yetişkinlerle birlikte büyüyen çocuklar, dünyayı da öyle güzel-anlamlı-umutlu, güvenli,  barışın hüküm sürdüğü bir yer olarak hayal ediyorlar. Onları hayal kırıklığına uğratmayalım... 

Makbule ABALI-

13 Temmuz 2025

                                                           


         

                                                           



           

Temmuz 10, 2025

Bir Başka Gözle-Dille-Dokunuşla Dünyayı Anlamaya Çalışmak...

 


Herkesin ayrı bir dünyası var. Bir başkasından çok farklı ya da içinde çok benzer yönler barındıran türlü renkte, türlü dilde, inanışta, milyonlarca insan. İkizlerin bile bazen ayırt edilemediği bir toplumda kimi canlı da aynı türden bir başkası olmak için çaba harcıyor. Aynı renk ve biçimde saçlar, ayni giysiler, hatta davranışlar- seslenişlerle  "Tek tip insan"  modeli adeta.

Popüler dünya, insanları da robotlaştırmak istiyor. "Kendi gibi" değil de "Onun gibi" olabilme çabası. Arkadan bakınca, kimliksiz-kişiliksiz bir sürü gibi. Trend olan ürün, en çok satılanlar, alınanlar, giyilenler, okunanlar, izlenenler listesinde en üst sıralarda. Sahip olmak için beklemek doğal, çoğunluk öyle düşündüğü-aldığı-seçtiği için inceleyip soru sormak anlamsız, zaman sınırlı... Kalite kontrolü mü. o da ne? 

Garanti belgesi, kullanım süresi, yıpranma payı, hizmet kalitesi, verimlilik, arızaları giderebilme, geri bildirimler, memnuniyet-şikayet ölçümü, uyum ve bütünleşme çabaları. ödül ya da ceza, yeterlilik belgesi, hatalı üretim kusurları, acil ve gerekli durumlarda bağlantı  kurabilme, sorunu çözmeye yönelik davranışlar, dinleme-anlama, kayıt altına alma. Hak getire. "Kullanım süresi dolmuştur." Cevap sadece bu...

Sağlık sorunlarına hiç değinmeden, günlük yaşamdan örneklerle düşünmek, yargılamak değil-anlamaya-anlamlandırmaya çalışmak daha uygun ve mantıklı geliyor insana. Dünya giderek bencilleşirken, yüksek teknoloji dört bir yandan kişileri yeni icatlara uyum sağlamaya zorlarken; "Bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine yaşamak " çok da kolay olmuyor galiba.

Yavaş şehirlerin (slow cities) bile değiştiği, kuralların, şartların ağırlaşması nedeniyle, oralarda yaşamaya istekli olanların da giderek azaldığı bilinen bir gerçek. Hızlı tempoya ayak uydurmak kolay olmasa da, varlığını ancak öyle kanıtlıyor insanoğlu. Çok-daha çok, hızlı-daha hızlı. Yorulmak yok-yola devam. Bilinçaltı zorlansa da bilinci-egoyu mutlu etmeye yöneliyor kişiler.

Daha çok zaman, daha çok insan, daha çok para, daha çok etkinlik... Sonuçta yorgun, dalgın, mutsuz, depresif bireylerden oluşan toplumlar giderek çoğalıyor. Benzerlikler çok olsa da coğrafi bölgelere göre yöresel ayrılıklar, farklı yaşamlar, farklı beklentiler ve umutlar var haklı olarak. Yaşanan duygular, hissedilen acı-hüzün ya da sevinç-coşku da  bir başka türlü yaşanıyor ya da bastırılıyor.

Yüzyıllardır dünyada yaşayan tüm canlılarda; her şeye rağmen yaşamak, var olmak, gücünü kanıtlamak, bu uğurda ya savaşmak ya kaçmak tepkisi dikkat çekiyor. İçgüdüsel biçimde tepkiler ortaya konuyor. Doğal afetlerde kuşların çığlık çığlığa ötüşleri çok çarpıcıydı. Olağan dışı bir durumda atların, köpeklerin, denizlerdeki balıkların tepkileri incelenmeye değer. 

Orman yangınlarından sonra çok küçük karıncalar, örümcekler, akrepler, salyangozlar çoğaldı. Yangınlar sırasında bazı hayvanların adeta sağduyuyla işbirliği yapmaları, ekip çalışmaları ilginçti. Yuvasını sırtında taşıyarak kaçan kaplumbağa fotoğrafı, ödüllü bir yarışmadan çıkmış gibiydi.

Yıllardır barışın simgesi olan zeytin ağaçları; dalları, sağlam köklerinden güç alarak hemen can vermiyorlar. Canları pahasına kökleriyle sımsıkı toprağa sarılarak insanlara hizmet sunmaya, devam ediyorlar  adeta. Kaybettikleri her dal, onları bir sanat eseri gibi daha görkemli kılıyor, değerleri ve saygınlıkları ölçüsünde korunuyorlar. Göz görgüsü bir rol-model gibi, tükenmeden üretmeye, insanlar için ayakta kalmaya devam ediyorlar. 

Makbule ABALI-Eğitimci

10.07 2025 Türkiye 


                                                                               


  

NOT.  Bu yazımda yorum köşesini kaldırdım. Sağlıkla-huzur-güven ve umutla güzel günlere. M.A 


Temmuz 08, 2025

YAZMAK-OKUMAK-ANLAMAK-ALGILAMAK

 Yazmak deyince aklıma önce ilkokul Öğretmenim Celal Sahir Muter gelir. Adana Tepebağ Mahallesi'nde Namık Kemal İlkokulu binası halâ sağlam olarak yerinde durur mu acaba? Depremlere dayanmış mıdır? Kimlerin anılarına tanıklık etmiştir?

Başlangıçta, İlkokul  öğretmenimin erkek olmasına hem üzülmüş, hem şaşırmıştım. O yıllarda kaç yaşlarındaydı bilmiyorum ama yaşlı görünmüştü gözüme. Çocukluk elbette. Derinlemesine tanımadan, kişilik özelliklerini bilmeden, kimdir-nasıldır-neden öyledir demeden yüzeysel olarak; sadece dış görünümüyle, değer biçersek,  anlamadan yetersiz bir algılama olabiliyor. 

İlkokul beşinci sınıfta, yakınlarında hiç ev olmayan yeni evimize taşınınca okulum da, öğretmenim de, arkadaşlarım da değişti. Celalettin Seyhan  İlkokulu 5. sınıfta Melâhat Öğretmenimden mezuniyet diplomamı aldım.

İlk öğretmenim Şair Celal Sahir Muter.  O zamanki kara tahtalara inci gibi yazılar yazar, okur-okuturdu. Sanal ortamda adı sanı duyulmadığından mıdır bilmem, hiçbir yerde adına rastlamadım. Okumayı-yazmayı-anlamayı-algılamayı O'ndan öğrendik. Tahtaya uzun çizgiler çizer, her harfin hakkını vererek yazar, okur, okuturdu.

Upuzun bir ipi beyaz tebeşir tozuna bulayıp, iki kişi uçlardan tutarak tahtaya tıklatınca dümdüz beyaz bir çizgi oluşurdu. Özenli, zahmetli, incelikli ve zor. Diğer sınıflardaki gibi kırmızı kurdele almak için değil, öğretmenimizin yüzündeki mutlu tebessümü, bakışlarındaki ışıltıyı görmek için çabalardık. Verilen ev ödevleri her gün mutlaka kontrol edilirdi. Vicdani ve insani denetim o yaşlarda sınanırdı.

Beğenilmek için değil, iyi insan, iyi arkadaş, iyi yurttaş olmaktı amacımız. "Hatalı davranışlarınız olabilir, ancak kasıtlı yanlışlar yapmayın, sorun, anlayın, araştırın, bilgiyi özümseyin." deyişlerini hiç unutmadım. Günümüzde karşılaştığım; "Kalite kontrolü, standartlara uygunluk, danışmanlık, müşteri memnuniyeti, yasalar çerçevesinde, uzman, liyakat, asil-vekil, olağan-olağan dışı... vb. sözcükleri yazıyoruz, okuyoruz. Acaba anlamlarını doğru anlıyor ve algılayabiliyor muyuz ? 

Bazen düşünüyorum; Şarkı-türkü sözlerinin alt yazılı kelime  anlamlarındaki yanlışları görse, kısacık-anlaşılmayan yazıları, imzasız mektupları mesajları  okusa, kaynaksız-uydurma anlatımları dinlese. değerli öğretmenim ne derdi, nasıl yorumlardı acaba...? Kaybettiğimiz tüm değerli insanlarımızı saygıyla, rahmetle anıyorum.

Makbule ABALI -Eğitimci

8. 07. 2025 İzmir-Urla 

                                                                      








Temmuz 07, 2025

DÜNYA DÜMDÜZ DEĞİL Kİ, YOLLAR HEP AYNI DOĞRULUKTA OLSUN...

 Blogda son yazımı yazdığımdan beri, her yeni güne zihnimde  yeni yazılar planlayarak başlıyorum. Tek bir konu değil, yazmayı-anlatmayı-paylaşmayı düşündüğüm öyle çok konu-insan-olay-hayal-tasarı-umut- hayal kırıklığı-beklenti... var ki. 

Bir Yap-Boz oyunu gibi;  bütünü parçalara ayırmak ya da parçalardan bütüne ulaşmak kadar kolay değil hayat. Her hafta, her gün değil, her an değişime hazır olmak zorundasınız. İnsanın kendisiyle savaşı, en zor savaş galiba. Kendinize saygıyı yitirmemek, aklın, mantığın ve sağduyunun yol göstericiliğinde bir yerlerden amaçlarınıza ulaşmak istiyorsunuz. 

Başkaları ne der, ne düşünür diye değil, kendi öz benliğiniz, inandığınız değerleriniz, vicdanınız, alışkanlıklarınız, körelmemiş duygularınız, henüz rafa kaldırmadığınız kazanımlarınız, paslanmamış düşünceleriniz, terk etmeyip işler kıldığınız duyu organlarınız... tüm bedeninizle. 

Ama itiraf edeyim; Günlük hayatın karmaşıklığı ve gürültü patırtısı, engebeli yollar, tehlikeli dönemeçler, sonu bilinmeyen dehlizler, tüneller arasında çocukların dediği gibi daha çooook güçlü olmak gerek. Masallardaki  gibi Kaf Dağının ardında mutluluk aramak, Sihirli lambadan çıkacak cini beklemek ya da Nuh'un gemisiyle engin denizlere açılmak... 

Bugün, her günden çok daha yoğun geçen bir gündü. Geçmiş yorumlara halâ yanıt verememiş olmanın utancı, mevsim normallerinin çok üstünde seyreden sıcaklar, sağlık sorunları, ekonomik ve sosyal hayata uyma çabaları, iyi günde-kötü günde birlikte olabilme kaygıları, kayıplardan duyulan iç acısı, tüm canlıları koruma-kollama dürtüsü... 

Günler uzasa, mevsimler-iklimler-insanlar-canlılar-dünya-evren-kâinat, uzay değişse de bir gün sadece 24 saat... Elimde bir peri değneği olsun isterdim; İyiler-iyilikler çoğalsın, Kötüler güçlerini olumlu amaçlar için kullansın, herkesi şaşırtsın... 

Beden-akıl ve ruh sağlığınız inişli çıkışlı olsa da engebesiz, kolay aşılabilen, iyi amaçlar doğrultusunda sürdürülen yıllar ve yollar dilerim. 

Makbule Abalı-Eğitimci

7. 07. 2025 Türkiye.







Temmuz 04, 2025

SUSUZ YAZ

 Mevsim Yaz, aylardan Temmuzdu;

Kavurucu bir sıcak, 

Rüzgâr, fırtına dört bir yanda 

"Cehennem sıcağı" dedi eskiler.

Ağaçlar kavruldu,

Çiçekler kurudu,

Kediler, köpekler uyuyor sokaklarda

Kuşlar bile kalmadı gökyüzünde...

"Küresel ısınma" dedi bilim adamları.

Betonlar ısınmış, asfalt erimiş 

Ormanlar yanıyor, otlar tutuşmuş ,

Yuvalar yıkılmış, evler tarumar

Dünya kavruluyor, dünya yanıyor... 

***** 

Halâ duyarsızlık sürüyor bir yandan;

Su savurganlığının farkında değil hiç kimse

Ağaçlar kesiliyor birer ikişer,

Dereler çöple dolmuş, akarsular kurumuş,

Denizlerde sanayi atıkları.

Bu korkunç yangın yerinde merhamet yok,

Acıma duygusu yok, insaf kaybolmuş,

Sonuçlar nedenlere ulaşamıyor

Ellerimizle yıkmış, yok etmişiz

Yılların getirdiklerini.

Can katmaya çalışıyoruz yeniden; 

Can çekişen doğaya,

Can havliyle, çaresiz, ama umutla...


Makbule ABALI-Eğitimci 

 17 Temmuz 2023 Urla 


Güncelleme :4. 07. 2025


                                                                        






Haziran 30, 2025

BİR BLOG ARKADAŞIMA MEKTUP YAZMAK...

 


Çok değerli Dost,  Buraneros, 

Merhaba... Bazı sözcükler tekil görünürler ama, bir incelense içleri dopdoludur. "Nasılsın" "Ne var ne yok" soruları öyle değil  midir? Bazen derin bir "Ah" eşlik eder yanıta. Kimi zaman, iç seslerle birlikte gözlerden süzülen istem dışı yaşlar eklenir. Anlayan anlar, bilen bilir...

Meraklı bir toplumuz. Her konuda bilme-öğrenme isteğimiz olmasa da; bazen haberlerde öncelik sırası alan haberler, toplumun temel özelliklerini  az çok anlatmıyor mu? Öyle olmasa, magazin haberleri ile birlikte bazı kişiler bu denli çabuk ve kolay meşhur olabilirler miydi?

Köşesinde; insan ruhunun derinliklerine inen, çevresini  kendine özgü bir farkındalıkla gözlemleyen, hassas ve duyarlı ifadelerle o gözlemlere tıpatıp uyan giysiler dokuyan bir usta gibi düşünürüm hep sizi.

Lütfen abarttığımı sanmayın. İnanmadığım, güvenmediğim hiçbir tezi yazamam, savunamam ki... Günlerdir yazmayı tasarladığım, zihnimde taslaklarını kurguladığım , birikmiş öyle çok konu vardı ki. Hatta bir gün ansızın kısa bir "Mola" yazısı yazmıştım. Çok zaman geçti sanıyordum. Sadece 4 gün geçmiş. 

Okumayı hele yazmayı sevenler için "Yazamamak" bir tutsaklık gibidir, bilirim. Beyin üretmek ister. Beden, gücünün yettiğince, tüm işlerliğiyle-içtenliğiyle o komutlara uyar. Kişisel irade ve direnci testlere tabi tutar adeta. Zoru başarmak o yüzden güzeldir, değerlidir. 

Büyük geçmiş olsun. Rahatsızlığınızı bile öyle güzel, etkileyici ve bilgilendirici biçimde anlatmışsınız ki. Çocuklar gibi duru, saf, yalın bir deyişle "Çok güzel" demek ve kocaman bir demet kır çiçeği vermek geldi içimden. Yorum köşesi ne kadar geniş tutulsa da , orada "Mektup" yazmak  "Kural dışı" olurdu sanırım. 

Her şey değişime ayak uyduruyor artık. Yüksek teknoloji ile birlikte her alanda büyük gelişmeler kaydediliyor. İdealist Bilim İnsanlarıyla; Geleneksel -Klasik Tıp Bilimleri , koruyucu hekimlik ve sağlıklı deneylerle güçlenen alternatif tıp işbirliği ile güzel sonuçlar alınacağına  yürekten inanıyorum. 

Yıllar öncesi babama da "Trigeminus Nevraljisi" teşhisi konmuştu.  Hastalığın adının belirlenmesi ve tedaviye başlanması, çok geç ve güç bir zaman dilimi yaşatmıştı tüm ailemize. Acı çekenlerin acısını ta içimde hissetmek  o yıllardan kalmadır. O belirsizlik ve bilinmezlik, ortaokul, lise ve üniversite yıllarımı da çok etkilemiştir. 

Çevrenize hep sevgi, güven, dostluk, hoşgörü, barış gibi duygularla yaklaştınız.  Kişiliğinizden yansıyan olumlu enerjiler çok uzaklara dahi ulaştı. Sevginizi, bağlılığınızı oya gibi işleyerek- incelikle-ustalıkla sunmanız çok kişiye örnek olmuştur, eminim... 

Enn çok sevdiğiniz güzel insan, ihtiyaç duyduğunuz her zaman- " İyi günde-Kötü günde"- yanınızda, yakınınızda olacaktır eminim. Ona da lütfen gönül dolusu selam ve sevgilerimi iletiniz.

Sağlık haberlerinizi sabırsızlıkla bekleyeceğiz. Umutla-inançla. 

Makbule ABALI- Blog Arkadaşınız

30. 06.  2025 İzmir-Urla


                                                                                    


                                                                              





Haziran 26, 2025

İNSANCA...

 


İNSANIZ... BAZEN BEDENEN-RUHEN-SOSYAL AÇIDAN; KENDİMİZE KISA YA DA UZUN BİR ZAMAN DİLİMİ AYIRMAK, BİR " DİNLENME MOLASI" VERMEK İSTİYORUZ. 

"ZAMANI DURDURMA GÜCÜMÜZ"  YOK ELBETTE. 

BİR TÜKENİŞ DEĞİL BU...

SADECE, " YENİDEN KENDİNİ BULMA ÇABASI"  BELKİ.

KENDİMİZE VE DÜNYAYA  KÜSMEDEN, İÇ DÜNYAMIZA YENİ BİR KAPI AÇMAYI DENEMEK... 

SAĞLICAKLA KALIN; SEVGİYLE-HUZURLA-UMUTLA... 

Makbule Abalı  

26 Haziran 2025 -TÜRKİYE 




Not: Sıcak ve yorucu günlerle geçen bir Haziran Ayının son günlerinde paylaştığım bu yazımı, arkadaşlarımı daha çok yormamak amacıyla  yorumlara kapadım. M.A