Bu günden itibaren hava sıcaklıkları düşecekmiş. İçimizi ferahlatan haberler duymak ne iyi oluyor. Kadınların erkeklerden daha duyarlı ve hassas oldukları, inceliklerden hoşlandıkları, anne olmasalar da çoğu zaman "Anne" gibi davrandıkları , koruyucu ve kollayıcı oldukları bilimsel olarak kanıtlanmış.
Önemli olan, kadın ya da erkek olmak değil elbette. İNSAN olmak. yaşadığının , varlığının farkında olabilmek, anlamaya çalışmak, dinlemek, algılamada seçici olabilmek, bizden başka canlıların da evrende bir yeri olduğuna inanmak, kabullenmek.
Bazı arkadaşlarıma imreniyorum.(Kıskanma adetim yoktur.) Günün tortusunu ya da üç güzel şeyi, bazen kısa mektuplarla, anılarla, gezi izlenimleriyle, insan tasvirleriyle, çiçekler, ağaçlar, bitkiler hakkında bilgiler aktararak, bazen rüyalarla, arkadaş toplantılarından özetlerle; ama hep maviliklerde gezinerek , zihnimizde güzel izler ve yansımalar bırakarak...
Ne güzel, içten, yazılar yazıyorlar, fotoğraflar seriliyorlar. İnanın, hayranlık duyuyorum. Dünyanın her köşesinden sanat eseri, harika sesler, görüntüler, çekimler de o mükemmel paylaşımlara eşlik ediyor. Haksızlık etmemen lâzım diyorum kendime; Onlar yeni yüzyılın özelliklerini bilen , teknolojiyi ustaca kullanan. uyumlu, duyarlı, dijital ortamla. sosyal medya ile dost insanlar... Eskilerin deyişiyle: "Senin daha 10 fırın ekmek yemen lâzım." Çıraklıktan ustalığa geçmek kolay değil. Uzun-ince bir yol...
Kısa mektup, kısa mesaj, not, yorum ya da yazı yazmaya alışamamış bir nesildenim ben de. X, Y. Z kuşaklarında da "Halden Anlayanlar" var iyi ki. Konuşma azalınca yazı daha da öne çıkıyor sanırım. "sanırım" deyişi de; "Bu konuda yeterli bilgi sahibi değilim, bağışlayın." anlamında. (Ya da ben o anlamda kullanıyorum. Çocuklardan ve gençlerden öğreneceğimiz çok şey olduğunu her zaman söylerim. Tanıyanlar bilir!
Bugün sabahtan beri çok iş yaptım, yapmaya çalıştım. Düzenli olmaya alışan insanlar yaş alınca (ağır çekimde yaşarken) işlerini istedikleri gibi düzenli sürdüremeseler de olanla yetiniyorlar- sadece kendim için yaşamaya halâ alışamasam da- vicdani rahatlık çok önemli...
Saatler, dakikalar, saniyeler ve tabii ki günler inanılmaz bir hızla geçiyor. Dün sabah çok erken saatte- (yardıma hazır, merhametli ve iyi niyetli bir dostla)- eşimin gözünde Sarı Nokta tedavisi ile ilgili olarak Retina kontrolü için yaklaşık evimizden 1 saat uzaklıktaki bir Devlet Kurumuna gitmiştik.
Orada her zamanki gibi. harika, işine gönül vermiş, Hipokrat Yeminine sadık kalmış, başlangıçtan bu yana güzel değişimler yaşayan uzman bir ekiple günümüz-içimiz aydınlandı. Eksikler bilinip, önlemler alınırsa her şey kısa zamanda düzeliyor sanırım. "İyi İnsanlar" hepimize iyi geliyor. Çoğalmalarını diliyoruz.
Bugün hastalıklardan söz etmeyeceğim. Kimseyi endişelendirmeye hakkım olmadığını düşünüyorum. Kısa bir yazı yazmaya niyet etmişken ne kadar uzattığımı fark ettim. Bağışlayın Dostlar. Günün yarısını bitirmişiz bile. Saat 11.50 . Bahçedeki çiçekleri, ağaç ve sebzeleri de düşünmek gerek. Haliyle kısıtlı gelen suyumuz sabah akmıyordu.
Bu günlük gözlemler bitmeden zaman bitti. Sabah aceleyle kahvaltıyı hazırlarken elimi de yakmıştım. Hemen buza bastırsam da acısı geçmedi. Canım yanıyor. Oysa dikkatsiz olmadığımı sanırdım. Suç bizde mi yoksa yaşta mı, ısıtıcının zamanını doldurmasında mı...?
Yazımı noktalamak zorundayım. Ertesi güne sarkan günlüğe tarih ya da küçük bir not düşülmeli diye öğrenmiştik yıllar önce. Öğretmenlerimiz öyle güzel insanlardı ki; Öğrettikleri bilgiler halâ kalıcı. Sonsuz minnet ve teşekkürle anıyorum her zaman. Rahatsız etmeyelim diye yeterince arayamadık bile. Her zaman saygıyla-minnetle-rahmetle anıyorum...
Makbule ABALI-Eğitimci
14. 08.2025 İzmir-Urla