Bize hediye edildiğinde henüz 2 aylıktı Cankuş. Aslında o yıllarda hasta olan anneme getirilmişti. Mavi ağırlıkta renkleri vardı. Karnında sarı tüyleriyle bir güzellik göstergesi gibiydi. Zaman geçtikçe evi de, bizleri de benimsedi. Evin içinde özgürdü. Uçuyor, uçuyor sonra birimizin başına ya da omuzuna konuyordu. Eğitimcilerin yaşadığı bir evde bir muhabbet kuşunun konuşmayı öğrenmemesi ayıp olurdu.
Sabahları mutfağa girince günaydın diyen, akşamları iyi geceler diye seslenen bir kuşumuz vardı artık. Birimizi biraz sıkıntılı görsün, hemen nasılsın der, yanıt alamazsa canım nasılsın diye tekrarlardı. sabah kahvaltılarında annemin yumurtasına ortak oluyordu. Cankuş evin maskotu, sevgilisiydi. Yazın yaylaya gidilirken kızımın kedisiyle aynı arabada, kafesi benim kucağımda yolculuk yapıyordu.
Cankuş 13 yıl bizim yanımızda saltanatını sürdü .Annemin hastalığının son iki ayında onun odasına hiç uğramadı. Ölümünden iki saat kadar önce yıldırım hızıyla odaya girdi, başına kondu sonra canhıraş feryatlarla odadan çıktı. Unutamadığım bir sahnedir.
Duygu, duyarlılık tüm canlılarda farklı ölçülerde var diye düşünüyorum.
Bir İstanbul yolculuğumuz öncesi Cankuş'u bir akrabamıza emanet ettik. Ayrılışımızdan 3 gün sonra hastalanmış. Bir hafta sonra can vermiş. Telefonda önce bize ölümünü söylemediler, hasta dediler. Sesimi duyarsa iyi gelir dedim, onun sevdiği sözcüklerle seslendim. Dayanamayıp acı haberi verdiler. Eşimle hüngür hüngür ağladığımızı biliyorum. Nasılsa birçok kişi için "kuş beyinli" sözü hakaret içeriklidir.
Tanımadan, anlamadan ne çok şeyi yanlış yargılarız. Bazen o hassasiyetin farkında bile olmayız. Köpeklerin sadakati üzerine ne çok öykü anlatılır. Sahibi öldükten sonra günlerce sahibinin mezarı başında bekleyen köpekler. Gözleri görmeyenlere iki göz ve baston olan köpekler... Kaybolduktan veya kaçırıldıktan sonra kilometrelerce yol alıp evini, sahibini bulan kediler...
Son olaydaki vahşete değinmeyeceğim. Vahşeti düşünmek bile insanın ruh sağlığına zarar veriyor.
Ancak merak ediyorum, o yavru köpeğin haykırışlarını hiç kimse duymadı mı? Suçlu tek kişi miydi, birçok kişi mi? Sadistçe eğlence mi arıyorlardı? Bir öfke patlaması mıydı ya da neyin intikamıydı? Bu soruların cevapları bilinmeden olayın nedenlerine nasıl ulaşılacak? Bu karmaşık olay nasıl çözümlenecek?
Bu vahşete karışanların merhamet duyguları köreldi ise utanma, pişmanlık duyguları ne durumdaydı bilen var mıdır? Kulakları tıkalı, gözleri kapalı mıydı acaba?
Ellerindeki kan nasıl temizlenebildi? Bu vahşet, bu kıyım rüyalarına girdi mi?
Kaybettiğimiz insanlık ne zaman bulunacak...?
Duygu, duyarlılık tüm canlılarda farklı ölçülerde var diye düşünüyorum.
Bir İstanbul yolculuğumuz öncesi Cankuş'u bir akrabamıza emanet ettik. Ayrılışımızdan 3 gün sonra hastalanmış. Bir hafta sonra can vermiş. Telefonda önce bize ölümünü söylemediler, hasta dediler. Sesimi duyarsa iyi gelir dedim, onun sevdiği sözcüklerle seslendim. Dayanamayıp acı haberi verdiler. Eşimle hüngür hüngür ağladığımızı biliyorum. Nasılsa birçok kişi için "kuş beyinli" sözü hakaret içeriklidir.
Tanımadan, anlamadan ne çok şeyi yanlış yargılarız. Bazen o hassasiyetin farkında bile olmayız. Köpeklerin sadakati üzerine ne çok öykü anlatılır. Sahibi öldükten sonra günlerce sahibinin mezarı başında bekleyen köpekler. Gözleri görmeyenlere iki göz ve baston olan köpekler... Kaybolduktan veya kaçırıldıktan sonra kilometrelerce yol alıp evini, sahibini bulan kediler...
Son olaydaki vahşete değinmeyeceğim. Vahşeti düşünmek bile insanın ruh sağlığına zarar veriyor.
Ancak merak ediyorum, o yavru köpeğin haykırışlarını hiç kimse duymadı mı? Suçlu tek kişi miydi, birçok kişi mi? Sadistçe eğlence mi arıyorlardı? Bir öfke patlaması mıydı ya da neyin intikamıydı? Bu soruların cevapları bilinmeden olayın nedenlerine nasıl ulaşılacak? Bu karmaşık olay nasıl çözümlenecek?
Bu vahşete karışanların merhamet duyguları köreldi ise utanma, pişmanlık duyguları ne durumdaydı bilen var mıdır? Kulakları tıkalı, gözleri kapalı mıydı acaba?
Ellerindeki kan nasıl temizlenebildi? Bu vahşet, bu kıyım rüyalarına girdi mi?
Kaybettiğimiz insanlık ne zaman bulunacak...?