Yayla günlerini bitirdik bu yıl. Nerede olursa olsun insanoğlunun uğraşı hiç bitmiyor. Beslenme, barınma, sosyal yaşam hepsi belli bir emek ve çaba gerektiriyor. Küçük yerlerde günün ilk ışıklarıyla işler başlıyor, güneş battıktan sonra da "iş günü" bitmiyor. Kent insanı gün boyu yorgunluktan yakınırken kırsal kesimdeki insanlar beden gücüyle çalışıp ancak akşamları zaman zaman ağrılardan yakınıyorlar. "Yakınma lüksümüz yok ki "diyor bir yayla kadını.
Bazen düşünürüm; Zamanında eski araç gereçlerle, en ilkel koşullarda, zahmetle, bin bir emekle, külfetle iş yapan, başaran insanlarımız... Alnından, sırtından ter damlayarak günlük ekmeğini çıkarabilmek için uğraş vermek... Bir zamanlar yol yok, iz yok. Beldeyi kente bağlayan yolları açmak için insanlar el ele vererek kazma, kürek ve balyozla yol açıyorlar. Köyün başarılı çocukları yatılı okul sınavlarına kayıt yaptırmak için 2 gün yürüyerek şehre gidiyorlar. Oysa şimdi o yol 1-1.5 saat.
Geçmişle şimdi farklı elbette. Emek harcayarak, daha çok zaman harcayarak insan belli sonuçlara ulaşmış. Geçmişte kullanılan bazı araçları görünce "bunları gençlere de tanıtmak lazım" diyorum. Sabrı ve emeği anlatmak gerek. Bazı araç gereçlerin adı bile bilinmiyor; "Loğ taşı" ya da diğer adıyla "yuvak" çok ağır bir taş. Toprak damlı evlerin üstünde toprağı sıkılaştırmak için kullanılmış. Böylece kar veya yağmur suyunun damdan içeriye sızması engellenmiş oluyor.
"Döven" yüzeyinde delikler oyulmuş ahşap bir pano. Deliklerine sivri keskin taşlar konarak tarla sürmede kullanılan bir araç. Döven atlara bağlanıyor, dövenin üzerine sürücü biniyor, tarlada dönerek sürüyorlar. Eskiden beldede çok sayıda at, eşek varken şimdilerde çoğu kişi motorize olmuş durumda. Traktör, sulama motoru ya da 3 tekerlekli "pır pır" dedikleri araçları var.
Fabrikalarda dev makinelerde dokunan dokumalar ya da kilimler halen Arslanköy'de "çulfalık" adlı tezgahlarda işleniyor. "El emeği-göz nuru" eserler yetkili kurumlardan onay da almış. Eski değerler yaşatılmaya çalışılıyor. Kalan son örnekler de yok olmamalı.
"Çark" pamuğu ayrıştırıp ip haline getirmek ve ipi sarmak için kullanılan bir araç. Bazen yorgunluktan şikayet ederiz. Oysa asıl yorgunluk o zamanlarmış. Her dönem farklı yörelerde, değişen zamana bağlı olarak işler farklı şekillerde yapılmış. Kolaylık ya da zorluk, kişilere göre değişmiş.
Çağımızda her şey giderek makineleşiyor. Eskiden elde kullanılan pek çok araç, makineleşerek artık kısa zamanda işlerin bitmesini sağlıyor. Ancak makine faktörü devreye girdiğinde insanın etkisi de azalıyor. Makineye hakim olan insan olsa da insanlar arası paylaşım, yardımlaşma azalıyor. Bazen ruhsuz robotlar gibi her tür işlem yapılıyor ama neden bilinmez, duygudan yoksun ilişkiler, komşuluklar, yardımlaşmalar, arkadaşlıklar da başkalaşıma uğruyor.
Makineler insanın işini çabucak, kolaylıkla çözümledikçe küçük yerlerde insan insandan biraz uzaklaşıyor. Paylaşım azaldı, imece bitti. İş yaparken saatler süren eski sohbetler azaldı, kazanç çoğaldı, rekabet çoğaldı. Çarklar hızla dönmeye başladı. Ve ardından makinelerin gürültüsü insanın sessizliğini, yalnızlığını yarattı...
Geçmişle şimdi farklı elbette. Emek harcayarak, daha çok zaman harcayarak insan belli sonuçlara ulaşmış. Geçmişte kullanılan bazı araçları görünce "bunları gençlere de tanıtmak lazım" diyorum. Sabrı ve emeği anlatmak gerek. Bazı araç gereçlerin adı bile bilinmiyor; "Loğ taşı" ya da diğer adıyla "yuvak" çok ağır bir taş. Toprak damlı evlerin üstünde toprağı sıkılaştırmak için kullanılmış. Böylece kar veya yağmur suyunun damdan içeriye sızması engellenmiş oluyor.
"Döven" yüzeyinde delikler oyulmuş ahşap bir pano. Deliklerine sivri keskin taşlar konarak tarla sürmede kullanılan bir araç. Döven atlara bağlanıyor, dövenin üzerine sürücü biniyor, tarlada dönerek sürüyorlar. Eskiden beldede çok sayıda at, eşek varken şimdilerde çoğu kişi motorize olmuş durumda. Traktör, sulama motoru ya da 3 tekerlekli "pır pır" dedikleri araçları var.
Fabrikalarda dev makinelerde dokunan dokumalar ya da kilimler halen Arslanköy'de "çulfalık" adlı tezgahlarda işleniyor. "El emeği-göz nuru" eserler yetkili kurumlardan onay da almış. Eski değerler yaşatılmaya çalışılıyor. Kalan son örnekler de yok olmamalı.
"Çark" pamuğu ayrıştırıp ip haline getirmek ve ipi sarmak için kullanılan bir araç. Bazen yorgunluktan şikayet ederiz. Oysa asıl yorgunluk o zamanlarmış. Her dönem farklı yörelerde, değişen zamana bağlı olarak işler farklı şekillerde yapılmış. Kolaylık ya da zorluk, kişilere göre değişmiş.
Çağımızda her şey giderek makineleşiyor. Eskiden elde kullanılan pek çok araç, makineleşerek artık kısa zamanda işlerin bitmesini sağlıyor. Ancak makine faktörü devreye girdiğinde insanın etkisi de azalıyor. Makineye hakim olan insan olsa da insanlar arası paylaşım, yardımlaşma azalıyor. Bazen ruhsuz robotlar gibi her tür işlem yapılıyor ama neden bilinmez, duygudan yoksun ilişkiler, komşuluklar, yardımlaşmalar, arkadaşlıklar da başkalaşıma uğruyor.
Makineler insanın işini çabucak, kolaylıkla çözümledikçe küçük yerlerde insan insandan biraz uzaklaşıyor. Paylaşım azaldı, imece bitti. İş yaparken saatler süren eski sohbetler azaldı, kazanç çoğaldı, rekabet çoğaldı. Çarklar hızla dönmeye başladı. Ve ardından makinelerin gürültüsü insanın sessizliğini, yalnızlığını yarattı...