Kafamızda bin bir türlü ön yargıyla yaşıyoruz. Yılların izini, birikimini taşıyoruz belleklerimizde. Tortular, tabakalar halinde kalıplaşmış adeta. Korkuyor, ürküyor, çekiniyoruz. Daha dikkatli olma ihtiyacını hissediyoruz. Adımlarımızı temkinli atıyoruz. Büyük ölçüde haklıyız da. Onca gazete manşeti, yüzlerce televizyon görüntüsü var belleğimizde. Netlik kazanmayan görüntüler gözlerimizin önünde bir ileri bir geri gidip geliyor.
Değer yargılarımız karmakarışık. Bazen iyi ile kötü birbirine karışıyor. Dünya büyük bir hızla dönerken iyilerle kötüleri ayrıştırmıyor. Hayalle gerçek sanki iç içe. Gerçek dışı görüntüler de devreye giriyor. Temiz-kirli, iyi-kötü, insanca-insanlık dışı, sakin-öfkeli, namuslu-namussuz, onurlu-onursuz, doğru-yalan... Her şey birbirine karışıyor bazen. Ayırt edemiyoruz.
Bir sınama testi, ölçüm aracı ya da sayaç yok elimizde. Tahminlerimiz, terazimizin ibresini doğrulamıyor. Teknik cihazlar da yetersiz kalıyor bazen. Hiçbir şey net değil. Yaşamdan kareleri durduramıyoruz, yaşanan saatleri geri alamıyoruz. En gelişmiş teknoloji de yanıltabiliyor kimi zaman. Ona da hükmeden insan çünkü. Aldanıyoruz, aldatılıyoruz. Kime nasıl inanacağız, nasıl inandıracağız?
Bir güvensizlik ortamında kim kime nasıl güvenecek? Pek çok yerde "girilmez" levhası vardır da "güvenilmez" levhası yoktur. Yasaklara nasıl da uyar insanımız. Hatta bazen neden yasak olduğunu bilmeden, sormadan, emre kesin itaat gibi... Çocukluktan itibaren evde, okulda, sokakta, toplumda soru sorması istenmez, itiraz edemez, karşı çıkamaz. Okul sıralarından itibaren alışmıştır kurallara itaate.
Ama iyi bir dinleyicidir, uysal bir bireydir. Belki de o yüzden küçük protestoları bile çok dikkat çeker. Sesini yükseltmesi istenmez. Ya sesini hiç yükseltmez ya da hep susar, son anda patlar. Avazı çıktığı kadar haykırır. Bazen cinnet geçirir. Ya kendine ya da en yakınlarına zarar verir. Oysa özünde nasıl da yumuşak, saygılı ve uysaldır. Sadece güzel ve uygar bir dünyada; insanca yaşamak, haksızlığa uğramamak, yalan dolandan uzak olmak, adil davranılmak, kabul görmek ister. Her insan gibi...
Şubat-2014