Bazı görevler, makamlar vardır; kişilerle özdeşleşmiştir adeta, efsane gibi, yıllar sonrasında da hep anlatılır, dilden dile aktarılır yapılanlar. Makama değer kazandıran, kişiler-kişilikler. Zamanında sevenleri-sevmeyenleri, yaptıklarını onaylayıp-onaylamayanlar olmuştur elbette. Ama asıl, eserler-adlar geriye kalan...
Bugün, ölümünün 50. yılında anılan Hasan Âli Yücel, aradan geçen onca yıla rağmen unutulmayan, saygınlığını hiç yitirmemiş bir Milli Eğitim Bakanı, eski bir devlet adamı. Doğumunun 100. yılı olan 1997 yılı da UNESCO tarafından "Hasan Âli Yücel Yılı" olarak ilan edilmişti.
Hasan Âli Yücel'in çocukluk ve gençlik yılları, zor savaş yıllarıdır. Sonraki yıllarda da genç yaşlarda hep önemli sorumluluklar üstlenmiştir. İstanbul Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Felsefe bölümü mezunudur. Felsefe ve edebiyat öğretmenliği yapar, şiir ve inceleme yazıları, kitapları vardır. Otuz yaşında Milli Eğitim Bakanlığı müfettişi, otuz altı yaşında Ortaöğretim Genel Müdürü, kırk bir yaşında Milli Eğitim Bakanıdır.
Bakanlığı süresince, inandığı değerler çerçevesinde hep güzel işler gerçekleştirmeye çalışır. Ülkede bilimsel anlamda bir eğitim-kültür-sanat seferberliği başlatır. Uzun zamanlı eğitim politikalarının belirlenmesi, İlköğretimin yaygınlaşması, Köy Enstitüleri uygulaması, ilk Milli Eğitim Şurası, dünya klasiklerinin çevirisi, dil çalışmaları, O'nun bakanlığı zamanında üzerinde önemle durduğu konulardır. En uzun süre görevde kalan Milli Eğitim Bakanıdır. Yedi yıl yedi ay görevde kalmış, daha sonra kendi isteğiyle istifa etmiştir. Bakanlıktan ayrıldıktan sonra da, kişisel kırgınlıklarına rağmen, ülke için, daha güzel bir gelecek için yılmadan çabalarını sürdürür.
Oğlunun deyişiyle "çağın en güzel gözlü maarif müfettişi", 26 Şubat 1961'de aramızdan ayrılır.
Her makamın, her görevin zorlukları, her liderin bir insani öyküsü var elbette. Her zorluk özveri gerektiriyor. Hasan Âli Yücel'in oğlu ünlü şair Can Yücel, "Hayatta Ben En Çok Babamı Sevdim" adlı güzel şiirinde bütün çocuklara tercüman oluyor belki de. Görevleri nedeniyle, zamanında çocuklarıyla yeterince birlikte olamayan bütün babalara seslenir gibi adeta...
................
"Geldi mi gidici-hep, hep acele işi!
Çağın en güzel gözlü maarif müfettişi.
Atlastan bakardım nereye gitti
Öyle öyle ezber ettim gurbeti.
Sevinçten uçardım hasta oldum mu,
40'ı geçerse ateş, çağ'rırlar İstanbul'a
Bi helalleşmek ister elbet, diğ'mi, oğluyla!
Tifoyken başardım bu aşk oyununu,
Ohh dedim, göğsüne gömdüm burnumu."
İnsanlar gidiyor, geride adlar,izler, eserler kalıyor. Gelmiş-geçmiş bakanlardan kaç ad var belleğimizde? Sorulduğunda kimleri , nasıl hatırlıyoruz, hatırlayacağız... Hepimiz, 10 yıl, 20 yıl, 30 yıl, 50 yıl sonrasında nasıl anılacağız...? 50 yıl öncesi-50 yıl sonrası...Oldukça uzun bir zaman... Acaba yıllar sonra; eğitimde-kültürde-sanatta-spordaki değişimler, gelişimler, farklılıklar, objektif olarak nasıl anlatılacak?
Hasan Âli Yücel'i ölümünün 50. yılında saygıyla anıyoruz.
Sevgili Makbule Hanım yürekten kutluyorum sizi.Türkiyemizin gelmiş geçmiş en devrimci ,en uzun süreli görev yapmış en kültürlü edebiyatçı,felsefeci Milli Eğitim bakanımız Yüce insan Hasan Ali Yücel'i yazdığınız için.Teşekkürler,selam ve sevgiler...
YanıtlaSilTeşekkürler sevgili Arzu Hanım. Uzun yıllar eğitimin her kademesinde çalıştım ancak ne yazık, belleğimde yer etmiş bir Milli Eğitim Bakanı yok.
YanıtlaSilKişiliğiyle, hizmetleriyle, eserleriyle iz bırakanlar,"unutulmayanlar" dünyada ve ülkemizde saygıyla anılıyor.
Selam ve sevgiler.