Bu Blogda Ara

5 Eki 2013

YAŞ ALMAK ya da YAŞLANMAK...


Yunus Emre ömürden giden yılları ne güzel dile getirir:
"Geldi geçti ömrüm benim
Şol yel esip geçmiş gibi
Hele bana şöyle gelir,
Sol göz yumup açmış gibi."

"1 Ekim Dünya Yaşlılar Günü" olarak anılıyor. Eylül ve Ekim ayları her yıl adeta yaprak dökümü gibi... Bu yıl da her yıl olduğu gibi ünlü, ünsüz pek çok insanı kaybettik. Yahya Kemal "Eylül Sonu" şiirinde şöyle seslenir:
"Günler kısaldı, Kanlıca'nın ihtiyarları
Bir bir hatırlamakta geçen sonbaharları.
Yalnız bu semti sevmek için ömrümüz kısa...
Yazlar yavaşça bitmese, günler kısalmasa...

Yaşlanmak ya da yaş almak insan olmanın gereği. Nasıl olduğunu çok da bilemeden, yıllar birbiri ardınca akıp geçiyor. Gün geliyor şaşırıp kalıyoruz geçen zamana. Geri getirilemeyecek o yıllarda güzel anlar, anılar çoğunluktaysa mutluluk, değilse mutsuzluk duyuyor insanoğlu. Her gün onu yaşayan kişiye özgü, her gün kişiye özel... "Önemli günler" insanı yeniden düşündürdüğü, pek çok şeyi yeniden hatırlattığı için güzel. Günler öylesine çok ki, günleri anlamlandırmak, yeni dersler çıkarmak kişinin elinde.

"Kırk yaş, gençliğin yaşlılığı, elli yaş, yaşlılığın gençliğidir." Victor Hugo böyle düşünüyor. Cahit Sıtkı Tarancı ise 46 yaşında yazdığı bir şiirinde şöyle sesleniyor:
"Neylersin ölüm herkesin başında,
Uyudun uyanamadın olacak,
Kim bilir nerede, nasıl, kaç yaşında
Bir namazlık saltanatın olacak, 
Taht misali o musalla taşında." 

Yaşlanmak ya da yaş almak, dünyaya bakışımızı da sergiliyor. "Yaşlanmak" yıpranmışlığı, çöküntüyü çağrıştırıyor. Oysa "yaş almak" daha olumlu, daha iyimser bir deyiş. Deneyim kazanmayı, olgunlaşmayı, değişimi vurguluyor. Ama sonuçta, yaş almak ya da yaşlanmak ikisi de hayatın belli bir döneminin artık geride kaldığını anlatıyor. Yaş almanın belirtilerinden biri belki de , eski alışkanlıklarından kolay kurtulamıyor insan. ..

Yıllardır süregelen bir alışkanlık; Benimsediğim şiirlerden, özdeyişlerden küçük defterlere notlar almışım. Onları zaman zaman karıştırma ihtiyacı duyarım,yeniden yararlanırım. Bir bakıma yıllar öncesine küçük anlamlı yolculuklar gibi... Oysa biliyorum ki şimdilerde internet derya gibi. Belki yeniden, yeniden düşünmek de istiyoruz. Montaigne yıllar öncesinde şöyle diyordu; "Yaşlanmanın, yüzümüzden çok aklımızda buruşukluklar yaratacağından korkarım."

Defterlerimin, kitaplarımın arasında benimsediğim fikirleriyle eski dostlarla yeniden karşılaşmak cana can katmak gibi. İnternet geçmişi; gençliğimizde okuduğumuz, notlar aldığımız, altı çizilmiş cümlelerle dolu o kitaplara ulaşamıyor ki... Oysa deftere, kitaba dokunabiliyor insan. Ve belki de o geriye dönüşler yeniden insanı eski kimliğiyle buluşturuyor, belleğini tazeliyor.

"Umutlarını ve hayallerini bırakarak bezginliğe kapılan insan artık yaşlanmıştır." John Barrymore.


4 yorum:

  1. yaşanmışlık iyidir ama di miiii

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tabii Derin, dünyaya farklı bir bakış geliştirir insan. Deneyimlerinden yararlanılır.

      Sil
    2. dört yıl önce maziiiii :)

      Sil
    3. Yaşanmış her yılın ayrı bir değeri var diye düşünürüm. Yoruma cevap yazmayı nasıl unutmuşum bilmiyorum. Fark edince içimden özür dileyerek hemen cevap yazdım. "Yaşanmışlık iyidir" tabii.

      Sil