Her anneler günü yaklaşırken bu konuda hazırlanmış reklamlar özellikle ilgimi çeker. Bazıları öylesine güzel, ince fikirlerle donatılmış olur ki yaratıcısına saygı duyarsınız. Ama bazen de "ah bu reklam kim bilir kimleri nasıl olumsuz etkileyecek, kimleri nasıl incitecek" diye düşünürsünüz.
Bir kargo şirketinin birkaç yıl önceki bir reklamı geliyor aklıma: Hamile bir annenin boydan resmi ve altında tek bir cümle: "Sizin gibi özenle taşıyoruz." Nasıl da güzel ve anlamlıydı. Bir kurabiye reklamı gene güzel bir reklamdı: "Anne eli değmiş gibi..." Kısa, öz, ama etkileyiciydi.
Düşündürücü, üzücü reklamlar da öyle çok ki: Annesine son model araba hediye eden çocuklar, pırlanta gerdanlık vermek isteyen çocuklar, altın firmasının adını belirterek babasıyla alışverişe gitmek isteyen minikler... Kaç baba o satın alma gücüne sahiptir acaba? Ve kaç çocuk o hediyeyi verebilir? Amaç reklamsa başka türlü dile getirilemez mi; "Bu kolye de anneme çok yakışırdı baba." "Harçlığımı biriktirsem bir gün anneme böyle bir hediye verebilir miyim" Acaba bu deyişler daha yumuşak olur muydu?
Hediye vermek gerçekten incelik ister. Emek harcanmış, özenle hazırlanmış, "el yapımı" bir hediye, alanı nasıl da mutlu eder. Bir demet papatyanın üzerine iliştirilmiş küçük bir yazı, en içten duyguları dile getirir. Böyle hediyelerin maliyeti belki çok azdır ama, kalıcılığı yıllar sürer. Bir çocuğun annesine kargacık burgacık el yazısıyla yazdığı birkaç mısralık küçük şiir, belki eleştirmenlerden tam not almaz ama, annesi için değeri "paha biçilmez."
Kutlanılan, anılan özel ve belirli günler, haftalar öylesine çok ki. Çoğunun anlamını yeterince veremiyoruz. Ya da bir "tüketim toplumu" haline dönüşürken, günlere yüklediğimiz anlamlar da değişiyor, değer kaybediyor. Kıyasıya bir rekabet ortamında en değerli, en büyük, en görkemli hediyeyi alma yarışı sürüp gidiyor.
Anneleri ve dünyaya bir can kazandırmasını çağrıştıran ne çok şey var: Tohumun topraktan baş vermesi gibi, bir ağacın meyve vermesi gibi, ipek böceğinin kozadan çıkışı gibi, kuşun yuvadan uçuşu gibi... Doğanın düzeni içinde yeni bir can, yeni bir varlık... Ve Onun oluşumuna canıyla, kanıyla katkıda bulunmak, bir mucizeye eşlik etmek...
Bugünlerde çevremizde ne kadar çok "anne adayı" var. Gencecik, kıpır kıpır, heyecan dolular. Eğitimli genç anneler artık çok daha bilinçliler. Baba adaylarının da desteğini alarak; bebeğin beslenmesi, bakımı, doğum ve sonrası konularında her türlü kaynaktan, internetten yararlanıyorlar. Daha sağlıklı, daha şanslı bir yeni kuşak geliyor. Bilinçli, eğitimli anneler, toplum gelişmesinde de en önemli etken.
"Annelik" ya da "anne olmak" kutsal bir kavram. İçinde pek çok duyguyu barındırıyor: Sevgi, şefkat, merhamet, koruma, kollama, sorumluluk... Biyolojik olarak anne olmanın yanında bir de "anne" olmadığı halde, anne gibi davranan, anne gibi yaklaşımları, duygulanımları olan güzel insanlar var: Örneğin çok uzak bir kentte idealist bir doktor. Çevreye yardım için koşturan, var gücüyle çocuklara yardım elini uzatan, halinden yakınmayan, pek çok çocuğu hastalıktan kurtaran, adeta bir "anne" gibi yardım eden...
Veya uzak bir köyde genç bir öğretmen: Çocuklara okuma yazmayı öğretmeye çalışıyor. Sayılarla, oyun içinde, bulmaca çözer gibi matematik çözümlemeleri yapıyor. En büyük denetimcisi vicdanı. Çocukların akan burunlarını siliyor, uzamış tırnaklarını kesiyor. Anne gibi içten, anne gibi candan. Çocukların "öğretmenim" deyişi, "annem" deyişine eşdeğer.
Bir başka şehirde, Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğüne bağlı bir Yetiştirme Yurdunda bir sosyal hizmet uzmanı ya da bakıcı annelerden biri. Gazetelere yansıyan olumsuz örneklerinden öylesine farklı ki. Çocuklar da farkı fark ediyorlar zaten. Yanlarında, yakınlarında O varken şanslı olduklarını biliyorlar. Ona dokunmak, kucaklamak istiyorlar. Çocuklar için "sevgi" öyle büyük bir ihtiyaç ki. Anne diye sesleniyorlar; anne...anne... Ses koridorlarda yankılanıyor, sahibine ulaşıyor. Hep birlikte sohbet odasına ilerliyorlar; birbirlerini dinlemek, anlamak ve sorunlarını çözümlemek için. Yalnız olmadıklarını biliyorlar. Önemli olan da bu...
"Anneler Günü", sadece tek bir gün gibi algılanmadan, hatırlanmaya değer insanların düşünüldüğü, hatırlandığı bir gün haline dönüşse keşke. İnsan olmanın tüm özelliklerini taşıyan iyi niyetli, iyi huylu o güzel insanları tek gün değil, her gün yüreklendirip yalnız olmadıklarını söyleyebilsek...
Tüm annelerin, anne adaylarının, anne gibi insanların günleri aydınlık olsun.
Anneler Günü'ne dair yazdıklarınızın tümüne içtenlikle katılıyorum. Ayrıca bu anneler gününün sizde yarattığı özel duyguları da biliyorum, şimdiden kutluyorum. Benim içinde farklı duygularla dolu bir gün. Kızımın doğum günü ile kesişiyor bu yıl. Kısa bir süre önce aramızdan ayrılan annelerimizi bu vesile ile rahmetle anıyor, size sağlık ve huzurla dolu günler geçirmenizi diliyorum. Hep sağlıklı olun, hep bizimle olun, hep yazın ve yazdıklarınızı paylaşın. İyi ki varsınız! Sevgiler, saygılar.
YanıtlaSilOrtak duygu ve düşüncelerde buluşmak ne güzel sevgili Necla Öğretmenim. Hayat devam ederken değer verdiğimiz yakınlarımızın kaybı, birbirimizi biraz daha iyi anlamayı da sağlıyor. Acılar hayata daha sağlam bakmayı sağlıyor.
SilYazdıklarımı paylaşmak beni de mutlu ediyor, izlediğiniz için teşekkürler.
Yorumlarda adınızın, (fotoğraf olmasına rağmen) hala "bilinmeyen" olarak çıkması doğrusu beni de şaşırtıyor ve üzüyor. Ama inanıyorum ki, siz bir "adsız kahramansınız."