Bu Blogda Ara

12 Eki 2013

BAŞKALAŞAN HAYATLAR


ÖYKÜ

Şehre yaklaşık bir saat uzaklıkta küçük bir belde burası. Uzaktan dağlar görülüyor. Çevrede çam, katran, elma, şeftali, erik, ceviz ağaçları yeşilin her tonunu sergiliyor.Sabah kuşluk vakti. Sonbahar bütün haşmetiyle hüküm sürüyor. Bu mevsimde henüz soğuk yok, ama serin serin esen tatlı bir rüzgar var. Ağaçlarda yapraklar hafif hafif hışırdıyor. 

Tarihi çınarın altındaki kahvede birkaç masa dolu. Oturanlar oyun oynuyor, son meyve satışlarındaki karı, zararı konuşuyorlar. Köşedeki bir masada konuşulanlar farklı. 4-5 kişi heyecanla tartışıyorlar. 
"Ayşe Teyzeyi sabaha karşı gene tepenin başında bulmuşlar. Oturmuş, ağlıyormuş. Ölen babasını, eşini aradığını söylüyormuş. Oysa onlar öleli yıllar oldu."
"Bu kadıncağıza ne oldu da böyle değişti. Geçen gün evine gidenlere çay diyerek soğuk su ikram etmiş. Çayı soğuk suyla demlemiş. Bir gün de ocağı açık unutup bakkala gitmiş, az kalsın evde yangın çıkıyormuş". 

"Muhtar oğluyla konuşmuş, annesinin durumundan kaygılandıklarını dile getirmiş. O ise "yok annemde hiçbir şey, bazen ben de unutuyorum" demiş. Oysa durumu kabullense her şey daha kolaylaşacak." 
"Geçen gün topalak çorbasının içine bulgur yerine pirinç koymuş. Sonra da "bunun içine pirinçleri kim koydu diye komşularına çatmış. O Ayşe Teyze ki, düğün yemeklerinin baş danışmanıydı."
"Evinin önündeki çiçeklere gözü gibi bakardı. Oysa şimdilerde sulanmış, sulanmamış, umurunda bile değil. İçinde ot biten bir çiçeği soğan sanarak yemeğe kattığı bile söyleniyor. Bu aralar Ayşe Teyze efsane gibi oldu. Yaptıkları dilden dile dolaşıyor."

"İki gün önce de buzdolabının içindeki tüm yiyecekleri boşaltıp yerine giysilerini yerleştirmiş. Bu hastalık mı, bunamak mı, aklını kaçırmak mı, şaka mı, biz çözemedik."
"Sağlık Ocağındaki doktorumuz oğluna açıklamalı broşürler vermiş. Ayrıca mutlaka bir nörolog veya psikiyatriste gitmesini salık vermiş. Son zamanlarda onun da gözü korktu ki , yakında gideceklermiş."
"İlkokulu beraber okuduk. Sınıfın en akıllısı bu kadındı. Ne oldu böyle?"
"Geçenlerde televizyonda bir açıklama vardı; Yaşa bağlı bir hastalık bu, herkesin başına gelebilir. Zihnin yitirilmesi anlamına geliyormuş. Erken davranıp önlem almak lazım."

Rüzgar şiddetini arttırmıştı. Sonbahar ağırlığını hissettiriyordu artık. Belli ki "yaprak dökümü" insanlar arasında da sürüyordu. Dili, milleti, ülkesi ne olursa olsun, dünyanın her yerinde aynı hastalıklar farklı insanların kapısını çalıyor, hayatını bir başka yöne çekiyor, değiştiriyordu. Kahvedeki insanlar çaylarını tazelediler.Sıcak çay onları rahatlattı sanki. İçlerinde en yaşlı olan tekrar sözü aldı;
"Neyse ki komşuluk ilişkileri henüz bitmedi. Bir tas sıcak çorba, bir kap yöresel yemek dünyalara değer bazen. Bundan sonra kadınlarımız sık sık kapısını çalsınlar bari. O da zamanında hepimizin hastasına az mı koşturmuştu." 

"Yarın Bayram. Ayşe Teyze her bayramda komşularına tatlı yapar, dağıtırdı. "Şeker tadında geçsin günler, bayramlar. Hep ağız tadıyla, gönül huzuruyla yaşayın" derdi. 
"Şimdi hatırladım, çocuklara da içine lokum konmuş mendil verirdi. "Uzaklıkları yakın kılın. Beyinden beyine, yürekten yüreğe yol açın" derdi.
"O zaman yarını beklemek neden? Bu akşam biz de onun ziyaretine gidelim. Yalnız olmadığını anlasın. Geçmişteki güzel alışkanlıkları biz devam ettirelim. Çocuklarımıza da güzel bir ders olur, örnek oluruz."
"Bugün bana, yarın sana... Adı ne olursa olsun, ortak kaderi paylaşan insanların iş birliği, güç birliği hastalıkla mücadeleyi de kolaylaştıracaktır." 
"Eskiden insanlar savaşlara karşı mücadele ederlermiş. Oysa şimdi hastalıklar paylaşım bekliyor.Böylece insanın dayanma gücü de artacaktır elbette." 

Çaylar bir kez daha tazelendi. Hava daha da güzelleşmişti sanki. Rüzgar ılık ılık esiyor, öğle güneşinin ışıltısı masalara güzel bir aydınlık yayıyordu...


4 yorum:

  1. Baska diyarlara gitmek icin yazilar yetiyormus, pahali biletlere gerek yokmus...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Düşüncede, duygularda iç dünyamıza yolculuk her zaman güzeldir sevgili Sezgi. Oradan yola çıkarak küçük yolculuklara vesile oluyorsam ne mutlu bana. Ama bence asıl maharet o yolculuklara çıkmaya hazır olanlarda. Ve o uzak diyarlara yapılan yolculuklarda "yüreğinin sesini" duyma becerisini gösterebilenlerde.
      Sağlıcakla, esenlikle.

      Sil
  2. Can Dostum; her biri diğerinden güzel, duygulu ve yaşanılanları yaşatan yazılarınızı Blog ve Facebook da paylaşmak yetmiyor. Artık kitaplaştırma zamanı gelmedi mi? Sevgi ve saygıyla..N. Bal

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çevremde böyle güzel insanlar oldukça motivasyonumu sanırım hiç kaybetmeyeceğim. Biliyorum, henüz öğrenmem gereken çok şey var ama (özellikle bilgisayar kullanımı konusunda) "yazmak" içimden gelen bir dürtü.
      Görmek, duymak, hissetmek, insanı, yaşamı, yaşananları konu etmek, bir yerlerde küçük izler bırakmak...insanı gerçekten mutlu ediyor.
      "Kitaplaştırma zamanı"... Bu güzel dokunuşlar ve teşviklerle neden olmasın? Her küçük adım cesaretle başlar değil mi?
      İyi ki varsınız. Sevgiyle.

      Sil