Bazen düşünürüm; Hepimizin yaşamında belli kesişme noktaları var. Bazen bir yer, bir tarih, bir haber, bir insan, yaşantımızda büyük değişimler yaratıyor. Farklı adlarla değerlendiriyoruz bu durumu;
Rastlantı diyoruz, kader ya da şans diyoruz. Bu değişimler sonrası yollar ya yön değiştiriyor ya da kesişiyor. Asıl yaşam, o yollardan birinde duraksaması değil midir insanoğlunun?
Bu bir kısa öykü. Bir varoluş öyküsü. Yaşamdan bir kesit. Yapı taşları yıllar önce yerleştirilmiş, iyi bir temel oluşturmuş. Tamamı anlatılsa bir kitap olur belki.
Bir dağ köyünde 14 yaşlarında bir erkek çocuk. İlkokulu aynı köyde bitireli 2 yıl olmuş. 5 erkek, 2 kız 7 kardeşler.
Bir dağ köyünde 14 yaşlarında bir erkek çocuk. İlkokulu aynı köyde bitireli 2 yıl olmuş. 5 erkek, 2 kız 7 kardeşler.
Babasına iş gücü lazım. O da dağlarda hayvan otlatıyor, tarlada ekin biçiyor, harman kaldırıyor. Ürettikleri ürünlerle geçimlerini sağlıyorlar.
Ancak anılarında unutamadığı bir gün var; tarlada toza toprağa bulanmışken babası yüzü asık bir şekilde gelir. Yazıyı göstererek "Sınavı kazanmışsın, okula çağırıyorlar" der. Birbirini çok seven iki kişide o an mutluluk-mutsuzluk çatışması yaşanmaktadır." Gitmek mi zor, kalmak mı " çelişkisidir bu.
O yıllarda Mersin-Arslanköy arasında toplu taşıma araçları yoktur. Yol yürüyerek 24 saattir. Yolun yarısında mola verilir, ağaçların altında yatılır. Gecenin ayazı iliklerine işler. O yıllardaki çocukların en büyük hayali okumak, bir meslek sahibi olmak. Özellikle dağ köylerinde yaşayanlar için okumak, bir başka dünyaya adım atmaktır.
Günümüzde Finlandiya'nın , bazı kuzey ülkelerinin hala örnek aldığı, fakültelerde tez konusu olan bir eğitim modelidir Köy Enstitüleri. İlkokuldan sonra 5 yıl. Okul öncesi ve okula girişte iki ayrı sınavdan geçiyorlar. O yıllarda kurulan 21 tane Köy Enstitüsü tarıma elverişli topraklar üzerinde inşa edilmiş. Okul inşaatlarında öğrenciler de çalışmış. Okulda tarıma dayalı uygulamalı iş eğitimi ve kültür dersleri verilmesi amaçlanmış.
Haziran döneminde okulu bitirenler ilkokul öğretmeni olarak Temmuz-Ağustos aylarında göreve başlıyorlar.
Köy Enstitülerinde genellikle büyük bir kütüphane, çeşitli enstrümanların bulunduğu bir müzik odası, çeşitli atölyeler bulunuyor. Öğrenciler yemeklerde okul bahçesinde yetiştirdikleri sebze ve meyveleri yiyorlar.
Her gün önce topluca sabah jimnastiği yapılıp ardından 45 dakika etüt saati uygulanır ve kahvaltıdan sonra derse girilirdi. Okula gelinceye kadar hiç kitap okumamış, eline müzik aleti almamış çocuklar için okul, bir gelişim ve değişim merkeziydi adeta. Yılda en az 25 kitap okuyorlar, mutlaka bir enstrüman çalmayı, klasik müzik dinlemeyi öğreniyorlar.
Enstitülerde kazandırılan çok önemli bir başka özellik;
Sormayı, sorgulamayı, eleştirmeyi, hak aramayı davranış olarak kazanıyorlar. Her cumartesi sabahı sorunları dile getirmek için toplantılar düzenleniyor. Bu toplantılara yöneticiler, ilgili öğretmenler, öğrenciler hatta bazen Bakanlık yetkilileri katılıyorlar. Öğrenciler rahatlıkla yöneticileri eleştirebiliyorlar. Anlattıkları dikkate alınıyor. Haklı oldukları konularda gerekli düzenlemeler yapılıyor.
İlk bölümde okuma öyküsünü anlattığım eşim Ahmet Abalı, ilk iki yılına Antalya Aksu Köy Enstitüsü'nde başlamış. Enstitüler kapanınca okul, "Aksu İlk Öğretmen Okulu" adını almış. 5 yıllık eğitim 6 yıl olmuş. Kültür dersleri arttırılmış, tarım ve iş dersleri azaltılmış. Okulda gene yatılı öğrenci olarak devam etmişler. Okul bitince Diyarbakır Silvan İlçesine ilkokul öğretmeni olarak atanmış, 4 yıl orada görev yapmış. O yılların Milli Eğitim Bakanı Mustafa Necati, mezun olan her öğrenciye kutlama mektubu gönderirmiş.
Köy Enstitülerinden çok donanımlı öğrenciler yetişmiş. Sonradan fakültelere girerek ortaokul ve lise öğretmeni, doktor, eczacı, mühendis, avukat, hakim olanlar var. Çok sayıda ünlü şair, yazar, sanatçı, Adalet Bakanlığında Yüksek Hakimler Kurulu üyesi olan var.
Eşim 8 yıl başarılı İlkokul Öğretmenliğinden sonra Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü (Gazi Eğitim Fakültesi) sınavlarını kazanarak Pedagoji bölümünü bitiriyor, Eğitim Müfettişi oluyor. (27 yıl da müfettiş olarak çalışıyor.)
Yıllar sonra bir gün Ankara'da , geçmişte ilkokuldan mezun ettiği öğrencileriyle karşılaşıyor. Çoğu üniversite mezunu, bir meslek sahibi olmuştur. Yıllar öncesinden üstün görev anlayışıyla çalışan eğitimcilerin bir başarı belgesidir bu. İdealist öğretmenlerin ülkenin her yöresinde güzel işler yaptıklarının bir kanıtıdır.
Köy enstitülerine ön yargıyla bakmamak lazım. Savaş sonrasının yoksul Türkiye'sinde adeta mucizeler gerçekleştirmişler. Türkiye koşullarına uygun bu eğitim-öğretim modeli keşke sürdürülebilseydi. Kayıplar değil, kazançlar gündeme gelirdi bugün.
Bugün Köy Enstitülerinin 78. kuruluş yıl dönümü.
Köy enstitülerine ön yargıyla bakmamak lazım. Savaş sonrasının yoksul Türkiye'sinde adeta mucizeler gerçekleştirmişler. Türkiye koşullarına uygun bu eğitim-öğretim modeli keşke sürdürülebilseydi. Kayıplar değil, kazançlar gündeme gelirdi bugün.
Bugün Köy Enstitülerinin 78. kuruluş yıl dönümü.
Yitirdiğimiz, keşke yaşatılabilseydi dediğimiz değerlerimizden biri. Uzun, taşlı yollardan, köylerden kentlere uzanan yollar. Bu yollardan geçerek bir meslek sahibi olmak, ülkesinin kalkınmasına katkıda bulunmak isteyen çocuk ve gençlere yardımcı olmak gerek...
Makbule ABALI
17. 04. 2018
Not:Blogda Köy Enstitüleriyle ilgili başka yazılar da var. Okumak isterseniz:
17 Nisan 2015 Bir zamanlar Köy Enstitüleri.
17 Nisan 2016 Orada Bir Köy var uzakta.
13 Temmuz 2024 notu: Yıllar öncesinden yıllar sonrasına...
Not:Blogda Köy Enstitüleriyle ilgili başka yazılar da var. Okumak isterseniz:
17 Nisan 2015 Bir zamanlar Köy Enstitüleri.
17 Nisan 2016 Orada Bir Köy var uzakta.
Yarın 14 Temmuz. Kamuda görev yapma isteğindeki tüm adaylar yeni bir sınava katılacaklar. KPSS (Kamu Personeli Seçme Sınavı)
Tüm adaylara kendilerini, yeteneklerini kanıtlayabilecekleri başarılı bir sınav ve ardından adil bir Ölçme- Değerlendirme Sistemiyle yerleşecekleri görevler diliyoruz. Hak eden kazansın...
Güzel insanlar;değerli anı ve öğretiler bırakarak...
YanıtlaSilİyi ki var oldular, seslerini duyurdular, dünyayı , çevrelerini güzelleştirme çabalarına girdiler...
SilTeşekkürler katkınız için.
okurken bolca gülümsedim, iç çektim sonra döndüm bir de şmdiki halimize baktım... tebrik mektubu bile ayrı güzel, bizimkiiler anca seçim zamanı yeni seçmene mektup gönderirler
YanıtlaSilNe güzel bir değerlendirme.Kısa ama öz. İnsana verilen değer bir başkaymış değil mi? Mektup gönderme de öyle, görüşleri dinleme, eleştirilere kulak verme de öyle.Yapılan uygulamalar insan için ya da çıkarlar için...
SilÇok teşekkürler.Sevgiler.
sevgiler de saygılar da benden :)
SilÇok teşekkür ederiz.
SilBinlerce koza olarak köylerinden ciktilar.
YanıtlaSilBinlerce ateş böcegi olarak Anadolu'ya dagildilar.
Onların yaktığı ateş ve onların sağladığı aydınlık sayesinde ülkemiz bugün hala karanlığa direniyor.
Ne mutlu ki bana o ateş böceklerinden birisini cocuklugumda tanıma şansına eriştim.
Hasan Ali Yücel'in,Tonguç'un öğrencileri, Atatürk'ün çocukları onlar.
Abalı'lar ve onlar gibi binlerceleri....
İyi ki dokundunuz hayatlarımıza.
Ne içten ve gerçekçi bir yorum. Köylerinden çıkmaları, okula gidiş ve okuldan öğretmen olarak çıkıp yurda dağılmaları çok zor koşullarda gerçekleşmiş.Bozkırda açan çiçekler olarak da adlandırılmışlar.Ahmet Abalı'nın öyküsünü bizzat kendisinden dinleyenlerden birisiydin sen de Muratcım.O ve onun gibiler bir avuç nesli tükenmiş insan diye düşünüyorum; idealist, çağdaş düşünceli, Atatürkçü, halkını seven öğretmenler.
SilAnlamlı yorumun ve katkın için çok teşekkürler.
Ben bugünlerde Köy Enstitü'lü bir babanın kızı olduğumun daha da yoğun farkına varıyorum sanırım. Havaya, suya ve toprağa cemrelerin düşüşünü önce babamdan sonra maarif takviminden öğreniyorum hala. Babaların da kızlarına patik örebileceklerini, okul gömleklerini ütüleyebileceklerini, erik pestili yapmayı, yoğurt tutmayı ( kavanozlara koyup ağzı açık dolaba konurlarsa daha çok dayanacaklarını), birşeylere bozuk demek için hep çok erken olduğunu, atılıverecek gibi gözüken şeylerin bir kaç dokunuşla sihirli nesnelere dönüşebileceğini, el işlerse gözlerin hep güneş gibi pırıldayacağını da hep ondan öğrendim. Kendi doğum gününü hiç hatırlamayan babam (annesi güdük ayda doğdun dermiş ama nüfusta işler karışmış) öğrencileriyle olan anılarını billur bir berraklıkla hatırlar hala. Ben bugünlerde Köy Enstitü’lü bir babanın kızı olduğum için gururla karışık umutlanıyorum sanırım. Kızlarımın minik elleri tohumları, soğanları, fideleri toprağa doğru iterken o güneş pırıltısının onlara da bulaştığını görüyorum. Gururla umutlanıyorum. İyi ki varsın Ahmet Abalı. Seni seviyorum...
YanıtlaSilNe güzel, ne içten yazmışsın Sezgiciğim. Doğru, baban katılımcıdır. Yardımcıdır, paylaşımcıdır. Hele zor durumlarda mutlaka devreye girer, yapılanlara katkıda bulunur. Bu biraz aileden, annesinden gelen bir davranış biraz da okuldan kazanılan davranışlar. Ve tabii ki evimizdeki düzen, bir evi yuva yapan özellikler, dayanışma
Siliçinde hepimiz yeni davranışlar kazanıyoruz.Babaannenin söz ettiği güdük ayı Şubat Ayı. Çoğu kez köylerde kesin doğum günü bilinmez.Kızlarını da eşinle birlikte doğanın içinde yetiştirmek ne güzel. Gururlanmakta, hep umutlanmakta haklısın canım. Sevgi de hep yanı başınızda olsun.Biz de uzaklardan gönül dolusu sevgilerimizi gönderiyoruz.
Uzun zamandır buralarda görünmüyorum, yorum yapamıyorum. Haklı bir serzeniştesin muhtemelen canım annem. Şimdi tekrar okuyunca 6 yıl önce yazdığını ve yazdığımı; hiç bir şey değişmemiş diyorum. Kalemin hala ne kadar kuvvetli, bıraktığı duygu bugün yazılmış gibi. Taze lavantalara benziyor sofralarımıza bıraktığın. Bense o zaman yazdığımın üstüne bir şey ekleyemiyorum bugün. Ama insan yazarken daha doğal akıyor sanırım, kesintiler olmuyor. O yüzden bana da iyi geldi şimdi, buraya bırakmak kendimi. Sarılıyorum. Hem sana, hem babama. Sımsıkı. Sizi çok seviyorum.
Silyazdım ama çıkmadı sanırım
SilCanım, insan yakında ya da uzakta olsa da sevdiklerinin sesin,, varlığını, kokusunu özlüyor elbette. Kuşaktan kuşağa bu özlem ve bekleyiş ince ayrıntılarla sürüyor bilirsin, bilirim...
SilBugün Emel Teyzen bir başka sosyal medya sayfasında çocuklarla geçmişte yaşanan bir yayla gününü hikâyelerde paylaştığını söyledi. Görmedim. Blogdan başka hiçbir yerde artık yazmadığımı biliyorsun. Gerçi her yerde güzel insanlar, farklı sayfalar var. Ama sahte, yapmacık tavırlardan hep uzaklaştım. Eskisi kadar çok yazamasam da burada daha mutluyum.
Sanata, dile tutkunu biliyorum. Çocuklar artık kendilerine yeter oldular. Eşinin de desteğiyle biz de artık İzmir'i, Urla'yı benimsedik. Çekirdek aile her zaman daha çok zaman ve emek ister. Yazmak istediğim öyle çok konu var ki. Tavşanla kaplumbağanın yarışı gibi hız kazanma arzum henüz tükenmedi.
Baban ve ben hepinizi gönüller dolusu sevgiyle kucaklıyoruz.
Maşallah hocam bu azminizi ve hızınızı tebrik ederim. Fakat lütfen kendinizi bu kadar yormayın. Ben Ahmet hocamın ve sizin sağlıklı olmanızı çok önemsiyorum. Ayrıca kuzınızında yorumlarını okudum çık hayırlı ve vefalı bir evlat yetiştirmişsiniz. Sizleri kutluyorum.
SilBabamın öyküsü çocukluğumdan beri keyifle dinlediğim, dinlemekten hiç bıkmadığım...kendi küçük ama kalbi ve meziyetleri kocaman bir küçük adamın köyden başlayıp Aksu Öğretmen Okuluna;sonrasında Gazi Eğitim Enstitüsüne devam eden bir eğitim ve yaşam serüveni..O süreçte evinden ayrı ama öğrenmeye okumaya aç bir çocuğun gidebileceği en güzel yere gitmiş belki de..Kitaplarla tanışmış; güreş tutmayı, mandolin çalmayı, tarımı, yoktan var etmeyi öğrenmiş mayasındakilerle birleştirerek. İşini canı gönülden seven eğitime gönül vermiş, bir hafta evden uzak, gerekirse at sırtında köylerde teftişe gidip eve geldiğinde yorgunluğunu unutup iki yavrusunu kollarına alıp onlara matematik soruları sorup ayağıyla alkışlayan bir baba benimkisi.. Okuyan, hala yeni bir şeyler öğrenebilen ,eğitimin geldiği hale üzülüp kayıflanan..Canım babam ;senin gibi yüreğinde sevgi, öğrenme ve öğretme arzusu olan eğitimcilerin hep hayatımızda olması dileklerimle..
YanıtlaSil"Babalar ve Kızları"başlığıyla ne güzel öyküler, romanlar yazılır. Babalar sevgi doluysa , aile içinde huzurlu bir ortam varsa o sevgi çocuklara da yoğun biçimde yansıyor. Ve kuşaklar boyu o güzel ilişkiler devam ediyor. Zamanında yokluk çekmiş babalar , o yokluğu çocukları çekmesin istiyorlar.
SilHayat rastlantılarla dolu sevgili Sibel. Okula gitme şansını kullanmasaydı bugün baban köy koşullarında çalışıyor olacaktı.Ama mutlaka aklını kullanan iyi bir üretici olurdu. Son cümlene ben de yürekten katılıyorum.
Sevgilerimizi iletiyor, kucaklıyoruz.
heeey hep duyarız bu okulları işteee, çok iyimiş diyeee :)
YanıtlaSilDerin, seçimlerinin iyi olduğunu bloğundan biliyorum. Köy Enstitüleriyle ilgili çok güzel kitaplar var. İyi şeyler duymakla kalmayıp bu konuda kitaplar okursan ne iyi edersin.
SilGeç bir yorum belki benimki ama Köy Enstitüleri ve eşinizin bu okullarda başlayan hayat serüvenini okuyunca kayıtsız kalamazdım. Ne zaman ki konu Köy Enstitülerine gelse duygu seline kapılırım. Bu ülkeye yapılan en büyük kötülük ne diye sorsalar, düşünmeden cevabım Köy Enstitülerini kapatmak olurdu. Aklı, bilimi ve sanatı kendine rehber etmiş bu kurumları hayata geçiren, bu okullarda okuyup ülkemize büyük değerler katan insanları minnetle anıyorum. Böyle bir irfan yuvasını daha da geliştirmek yerine ortadan kaldırarak bugünleri görmemize sebep olanları ise lanetliyorum. Şu kadarından eminim ki; bugün o sistem var olsaydı eğer, bugünkü gelişmişlik seviyemiz Japonya'dan aşağı kalmazdı. Egemen güçlerin piyonu olmazdık. Türk insanı deyince, dünyada kaliteli bir insan figürü belirirdi yabancıların gözünde.
YanıtlaSilSize ve Ahmet Bey'e saygılarımı sunuyorum.
Sizin deyişinizle geç yorumunuza -ki inanın hiç geç değil-
Silçok memnun oldum. Eşim Ahmet Abalı'nın hayatı,okula gidince sihirli bir değnek değmişcesine değişmiş.Oysa ilkokul bittikten sonra okul hayatı da bitmiş. 14 yaşında yeniden okullu oluyor. Okulun büyük kütüphanesinde batı dillerinden çevrilen pek çok eseri okumuşlar. Hala birçok arkadaşıyla görüşür.Yazar Osman Şahin ilkokuldan sınıf arkadaşı. Okulda kimlik ve kişilik kazanmışlar. Çok yönlü yetişmişler. Yorumunuzdaki görüş ve düşüncelere aynen katılıyorum.Bugün yurt dışında birçok ülke Köy Enstitüleri modelini üniversite kürsülerinde inceliyor, uyguluyor.
Değerli katkılarınıza çok teşekkür ederim. Eşinize selamlarımı iletin lütfen. Ahmet de duyarlılığınızdan ötürü teşekkür ediyor, selamlarını iletiyor.
eveet bugün sınavdalar, herkes atanma özleminde :) eşinizin hikayesi de reşat nuri romanı gibiii :)
YanıtlaSilSevgili Derin bilirsin, hayatın her döneminde sınav var. Adayların diledikleri gibi bir sınav olmasını umutla bekliyorum.
SilEşimin hayat hikâyesine benzer ne çok hikâye vardır kim bilir?
Yaşar Kemal, Orhan Kemal ve Osman Şahin'in öykülerini düşündürür bana hep.
Esenlikler dilerim.
Hocam zaten siz Ahmet hocamın okul zorluklarını yazınca benim okuduğum yıllar aklıma geldi. Bende bir köy çocuğu olarak 5 km hasandağı eteğinde bir kasabaya gelip giderek hergün 6 ay diz boyu karlı, buzlu, çamurlu yollarda okudum. Sisli kör dumanlı karlı havalarda ayaz gibi fırtınalı havada kutirt sesleri ulumaları eşliğünde okula gittim. Detayını cuma günü gelince anlatırım. Saygılar sevgiler selamlar sunuyorum ikinizede.
SilÇaba harcayarak, mücadele ederek, pes etmeden başarıya ulaşmak ne güzeldir. Zor günlerin üstesinden gelenler başarmanın hazzını daha iyi biliyor, daha güçlü oluyorlar. Zorluklardan kolay yılmıyorlar.
SilYorumunuzla katkınıza teşekkür ederim.
Köy enstitülerinin kapanışı bir devrin acı sonu. Eğitim ve toplumun giderek bozulması o kararın ne kadar yanlış olduğunu kanıtlıyor bence. Şimdi açılmaya çalışılan öğretmen akademileri yüzünden işler daha da kötüleşecek. Endişeliyim.
YanıtlaSilSavaştan çıkmış bir ülkenin yoksul halk çocuklarına sağladığı olağanüstü bir Eğitim seferberliği, bir Aydınlanma hareketi. Başarıyla sürdürülürken nasıl durdurulmuş, anlamak mümkün değil. Güzel ülkemize yapılan en büyük haksızlık.
SilSizin gibi (Sağlığı bozulsa bile öğrencilerini düşünmekten vazgeçmeyen ) idealist genç öğretmenler pes etmeden çabalarınızı sürdürmelisiniz sevgili Öğretmenim.
Dilerim yolunuz açık olsun.
Beautiful blog
YanıtlaSilThank you for your opinion Rajani.
SilPlease read my post
YanıtlaSilI have read your post Rajani.
SilBut I could'nt left a comment.
I'll visit again.
Please read my post
YanıtlaSilBende aynı Sezgi abla gibi Köy Enstitü'lü bir babanın kızı olduğum için hep kendimi şanslı saydım ve birçok konuda kendisiyle gurur duyduğum gibi öyle bir eğitimden geçtiği için de gurur duyuyorum tabiki de.
YanıtlaSilZaman içinde ister istemez anılar silinirken şunu fark ediyorum ki Köy Enstitüsü 'nde eğitim görenler o zamanlardaki anılarını yıllar yıllar sonra bile unutmuyorlar, o kadar işlemiş ki içlerine ve yaşamlarına. Bir şeyi çözerken, çözüm üretirken, düşünürken hatta bazen davranışa dönüştürürken hep o zamanların esintilerini hissediyorsunuz.
Sizin de bildiğiniz gibi öğretmenim eğitimin tanımı içerisinde bir ifade vardır: " kalıcı izli davranış değişikliği" , bu ifade bana hep köy enstitülerini hatırlatır. Her şeye rağmen iyi ki var oldu çünkü düşüncem şu ki eğer bu kadar sarsılmış ve yara almış bir eğitim sistemi hala ayakta durabiliyorsa bunun nedeni Ahmet amca gibi babam gibi bu enstitülerden gelen o güzel insanların dokunuşlarının etkisiyledir.Var olsunlar , sağ olsunlar ve sağlıcakla kalsınlar🙏🕊️💕☘️
Özellikle gençlerin böyle düşünmeleri beni çok mutlu ediyor sevgili Çağrı. Köy Enstitüleri bir döneme damgasını vurmuş ve çok iyi eğitimciler, güvenilir, dürüst, ülkesini seven insanlar yetiştirmiş nitelikli kurumlar. Ne yazık değeri tam anlaşılamamış, olumsuz değerlendirmelere kurban gitmiş kurumlar.
SilSenin de güzel yorumunda belirttiğin gibi o okullardan yetişmiş üstün nitelikli insanlara teşekkür borçluyuz.
Başarılı, sağlıklı günler diliyorum.