Günlük yaşam içinde bazen herhangi bir yerde; evde ya da dışarıda, tek başına veya birlikte, günlük yaşam diliminin bir anında öyle şeylerle karşılaşır ki insan, adeta mutluluk şırıngalanır bedenine, mutlu olmakla kalmaz mutluluğunu paylaşmak ister.
Sizin de var mıdır öyle anlarınız? Akıp giden zamanın içinde; bazen karmakarışık bir ruh hali içindeyken, yüksek perdeden seslerin alabildiğine çoğaldığı günlerde, ya da her şeyin sessizliğe gömüldüğü bir yerde ansızın öylesine farklı, incelikli bir başka şeyle karşılaşırsınız ki; hayat yeniden anlam kazanır, renkler ve sesler çok daha uyumlu hale gelir. İnsan olmanın, yaşamanın tadına varırsınız...
Uykusuz bir gecenin sabahında, günün ilk ışıkları aydınlatırken doğayı, hele bir de kuş sesleri eşlik ederse bu ortama, hiç durmadan öten ağustos böceklerini bile hoş görürsünüz. Mutluluğunuzun ivmesi biraz daha yükselir az sonra. Doğal taşları seven birine verilebilecek en güzel hediye; Yeşim taşından el işi bir bileklik, yanında şekeri azaltılmış portakal reçeli. Gün boyu enerji birlikteliği...
Çok geçmeden bir telefon, telefonda yumuşacık bir ses: "Anneanne seni çok özledim." "Biz de " dersiniz heyecanla. "O zaman hemen gelip alalım." der telefondaki bir başka güzel ses. Çayın yanına bir şeyler yapmak istese de gönlünüz , "Gönül ferman dinlemez." dese de büyükler, hemen kavuşmak için can atarsınız. Artık çocuklar da benim amatörce çekimlerimle kıyaslanmayacak kadar güzel fotoğraflar çekiyorlar. Anneleri "ustalık "belgesini almışsa çocuklar da "gönüllü çırak" olarak yetişiyorlar.
Günlük yaşamın bizi adeta eve tutsak etmesinden mi yorgun düşer insan yoksa zihin yorgunluğu mu, karmaşık duyguların ruhu adeta bir cendereye sokmasından mı bazı geceler uyku tutmaz gözleri... Ne çok neden vardır da, yaşayan kişi bile adını koymakta zorlanır... O yüzden küçük mutluluklar kocaman mutluluk kaynaklarına dönüşür. Yaşayan bilir.
Görünce, farkına vardıkça, iç seslere kulak verdikçe bazı anlar ya da günlerde mutsuzlukların ardından mutluluğunuz doruklara tırmanır; Mevsimsel değerleri aşan dayanılmaz sıcaklarda-hele bir de insan eliyle- ağaçlar kavrulurken, çiçekler kuruyup canlılar can verirken güzel işler de olur. Bugünlerde küçük bahçemizde topraktan, saksılardan adeta semizotu ve biberiye fışkırdı. İkisini de doğal sağlıklı ürün oldukları için ne çok sever ve kullanırız. Bir demet lâvanta yerine bir demet semizotu verir oldum.
Söz doğadan açılmışken güzel bir girişime tanık olduk- Biz katılamasak da- Site yönetiminin çağrısıyla bir çevre temizliği seferberliği düzenlendi. Gönüllü olarak katılanların emeklerine bedenlerine sağlık. Ah, biz eski biz değiliz ki. Biz sadece "kolaylıklar dileyip" yakınlarından geçerek alkışlayıp kutladık. Ancak ben o gün bahçe kapımızın önündeki sokağı süpürdüm, kapı önünde boy vermiş çiçekleri sulayarak mutlu oldum. "Herkes evinin önündeki sokağını süpürse her yer tertemiz olur" sözü kulaklarımda iz bırakmış.
İyi ki komşularımızdan her biri bir başka konuda usta. Dostluklarına, ustalıklarına becerilerine sırt çevirmek, görmezlikten gelmek haksızlık olur. Derin kuyular gibi tanıdıkça, öğrendikçe kaynakların özüne iniyorsunuz. Arka komşumuz Emin Bey bize göre baş danışman. Her derde deva. Ne ararsanız bulunur. Eşim ve ben onu yormamak için ne kadar çabalasak da olmuyor. Kendi deyişiyle: "Emin yorulmaz, Emin yardım istemez, Emin ikram kabul etmez..." Başkalarını mutlu ederken kişisel konforu reddetmek... Yardımlarınıza sonsuz teşekkürler Emin Bey. Bahçe kapımızın bile artık sağlam bir kapı kolu ve kilidi var. Görüntüsü de, işleyişi de mükemmel.
Kilit derken bir anahtarlık geliyor aklıma. "El emeği-göz nuru" şık bir makrome anahtarlık. Uygun olan her anahtara uyabilecek bir tasarım. İzmir Bloglar Buluşmasında incelikle her birimize verilen, gönüller kapısını açmada usta birinden armağan. Çantamda güzel ambalajıyla bulmak, yeniden buluşmak gibiydi. Teşekkürler sevgili Sezer. Unutmak insana özgü. Senin gizemli ışığını yansıtmanın simgesi olarak düşündüğüm benim minik hediyem o günün heyecanıyla çantama bile konulamamış meğer..
Ne altın ne pırlanta ne de paha biçilmez hediyeler; beni incelikle, nazik bir seslenişle verilmiş armağanlar kadar mutlu etmiyor inanın. Bir gün mutfak masanızın üstüne bırakılmış bir poşet, içi bahçeden taze koparılmış domates, salatalık, incecik biberler gizli. Kim bıraktı, halâ bilmiyoruz. Bir başka gün farklı bir sürpriz, bir kutuda iç içe dizilmiş kabak çiçekleri. Harika.
Yaylada kabak çiçeği dolması yapacağımız zaman eşimin kardeşi Mustafa Abi, gün doğarken açılmış kabakları getirirdi, sağ olsun. Urla'nın kabak çiçekleri, buzdolabında iç içe geçirilmiş haliyle bir hafta tazeliğini korudu. Arkadaşlarıma pişiremesem de yeni bir saklama yöntemi öğrendim. Teşekkürler sevgili Nur ve Tolga. Az önce yeni bir ikramla mahcubiyetimiz katlandı.
"Al-kullan-tüketemesen de at" politikasının çok geçerli olduğu günümüzde atık malzemelere yeni bir can kazandıranlar da var. Bozulmuş bir teflon tavadan iğne oyalarıyla çerçevelenmiş tablo gibi bir eser yaratılacağını düşünebilir misiniz?
Beni çok mutlu eden değerli armağanım yerini buldu. Televizyonun hemen yanı başında, aynı usta ellerin üretimi bir kadın heykelciği ve bir sincabın (o sincap da sevgili Emel'in hediyesi) yanında beraberce dinleniyorlar. Onlara baktıkça Nazım Hikmet Usta'nın "Yaşamaya dair" adlı şiirini unutmak ne mümkün... Teşekkürler Mediha Hanım...
Ve dün çok değerli bir dede ile uyumlu bir torun hemen karşımızda çok büyük bir işe giriştiler. Bahçelerindeki köklü ağaçları budadılar. Oysa dede bir hafta önce küçük bir kaza atlatmıştı, geçmiş olsun demek için kısa bir ziyaret planımız vardı.
Eşimle ben hayranlıkla bu kuşaklar arası dayanışma ve işbirliğini uzaktan izledik. "İyi ve güzel şeyleri fark edip kutlamak lâzım" diyerek içtenlikle kutladık.
Koca defne ağacının kesilmiş dallarından birkaç tanesi arka kapımıza kurutulup yemeklerde kullanılmak üzere bırakıldı. Defneye tutkun birinin mutlu olması için ne güzel bir davranış. Teşekkürler Ege, "Öğreticilik " görevini içtenlikle üstlenen değerli Dedene saygılar.
Mutluluk yaşamın içinde ince ayrıntılarda gizli. Farkındalık ve duyarlılık gibi iki temel özellikle hepimiz daha anlamlı ve yaşanabilir hayatlara katkıda bulunabiliriz. Denemeye değmez mi...?
Makbule ABALI
22 Ağustos 2024 Urla
Muhtrşem ayrıntılar, yine duygu ve anlayış dolu satırlar… Dün çok sevdiğim bir çocukluk arkadaşımla sabah erkenden buluşup denize girdik ve sohbet ettik. Bana dedi ki, C.ciğim senin sorunun hümanist olman.. :))) Bu cümlesine hala gülüyorum çünkü kabul etmem mümkün değil.. Hümanizm nasıl bir sorun olabilir? Her şey bir insanı sevmekle başlamıyor mu? Sevgi duygusunu annesinden alamayan, ya da anne gibi bağlandığı başkasından; insanları, hayvanları, doğayı ve en sonunda da cansız nesneleri sevmeyi nasıl başarır? Bugünlerde kendi kırılganlığımı düşünüyorum ve diyorum ki olsun, kırılmak üzülmek de sevdaya dahil…
YanıtlaSilVallahi ben de özledim Öğretmenim, bir arayayım sizi misafirler gider gitmez (bu yeni misafirler) 🤣🤷🏻♀️
Sen gibi naif yorumunu sabah zevkle okumuştum sevgili C. Neyse gün bitmeden yanıtlıyorum. Yaşamın içinde "günün tortuları" çok farklı olabiliyor. Zamanla her şeye alışıyoruz. Hatta yadırgadığımız şeyleri bile kanıksıyoruz canım. (Son kelimeyi sen lütfen iki a varmış gibi oku.)
SilSorun "Hümanist" olmaktan kaynaklanırsa gün gelecek "insan" olmak da sorun mu sayılacak acaba.? İnsanoğlu hiçbir şeye şaşırmamayı öğrenecek elbette. Dünya kocaman, insan küçücük hele hassas-kırılgan insanlar un-ufak sayılacak belki de. Neyse, barbar ya da zalim olmaktan iyidir.
Sevgiyle-özlemle...
Her gün sorunların kar topu gibi büyüdüğü ülkemizde, insanı mutlu kılacak şeyleri görebilmek bir maharet sanıyorum. Bu, herkese nasip olmayan insani bir meziyet ve mütevazılık. Bu da sizlerde fazlasıyla var, Makbule Hanım.
YanıtlaSilYüreğinize, kaleminize sağlık.
Sağlıcakla...
İncelikli yorumunuza çok teşekkür ederim Hikmet Bey. Bakmakla görmek arasındaki fark kadar belki duyarlılık, hassasiyet, bakış açıları da önemli sanırım. Sizin de aynı değerler ölçüsünde değerlendirmeler yaptığınızı çok iyi biliyoruz.
SilMutlulukla mutsuzluk arasındaki yol öyle dolambaçlı ki ; hassas ruhlar bazen kırılmak pahasına dünyayı karartanların tam tersine umut ışığına odaklanıyorlar.
Sağlıkla-umutla...
insan yaşadıkça böyle tatlı anlar anılar oluyor hayatta mutluluk veren :) bu arada ağaç ev ve bcp yi de unutmayııın :)
YanıtlaSilMadalyonun bir de öteki yüzü var elbette Derin. Hayat hiçbir zaman tekdüze gitmiyor. Olumsuzlukların, yitirilmiş değerlerin yarattığı hayal kırıklıkları, yıkımlar da oldukça fazla. Gün gelir, hep birlikte onlardan da söz ederiz.
Silzamana yenik düşmezsem, unutulmaması gereken çok şey olduğunu biliyorum. Yorum yazamadığım arkadaşlarıma mahcubum.
Okurken gülümsedim. İş hayatımınverdği bir şey olsa gerek, anlattığınız o güzel insanlarla tanışmayı reddettim ama onları sevgi ve dua/iyi dilek ile izlemeyi ne çok isterdim diye düşündüm.
YanıtlaSilArtık tüm düşlerim insansız..bezdim bir hayli sanırım :-)
O güzel insanlara da o güzel nsanları sevgi ve zarafetle bağrına basan Makbule Hanım'a da selam olsun
Sevgiler
Bu güzel yorum; yaşamın, yaşadığımız günlerin yılların (yaşayan bilir ) haklı olarak biraz acımasız bir eleştirisi gibi. Evet bazen insan "kadife eldiven içinde demirden bir el " olmak zorunda da kalabiliyor sevgili Mai. Maviliklere karalar çalınırsa oluşan yargılar gözleri de yürekleri de karartıyor.
Sil"İnsansız düşler" değil de; sınırları çizerek, mesafeleri ayarlayarak, çok incinmeden "insanca düşler" kurabilme arzusundayım ben...
Belki çok zor, ama imkânsız deme lütfen. Umut da tükenirse selâm verecek kaç kişi kalır... ?
Bu güzel yazı ve yaşanan farkındalıkları aktardığınız için sağolun
YanıtlaSilHer türlü mevsimsel değişikliklere direnerek, dinlenme molaları bile vermeksizin sürekli güzel paylaşımlar yapan bir bloğa girince gerçekten içim takdir duygularıyla doluyor.
SilBen de kutluyorum.
Teşekkürler.
Bu güzel ayrıntıları görmek o kadar kıymetli ki Sevgili Mahbule Hocam. Ve bizlerle paylaşmanız da aynı şekilde. Yüreğinize sağlık! İyi ki varsınız.
YanıtlaSilKlio'nun harika yorumlarla yürekleri ferahlatan o güzel sesini, şarkılarını uzun zamandır duymaz olmuştuk. Özlemle beklenirken ses vermesi ne güzel.
Silİyi ki aramızda...
Tüm detaylar görselleriyle birlikte harika aktarılmış :) güle güle kullanın anahtarlığı Makbule Hocam.
YanıtlaSilGününüz hep aydınlık ve neşeli geçsin.
not: çok geçmiş olsun hocam, bir sonraki yazıda önemli bir şey olmadığını yazmışsınız, çok sevindim, yapılmış iyiliklerin duaları belki de korudu sizi, bir an önce toparlamanız dileğiyle, Sevgiler @>--------
Detaylar bütüne ulaşmaya çalışırken, yaşanan gerçekleri ayrıntılarıyla yansıtabilir mi acaba sevgili Momentos?
SilÇorbanın tadı-tuzu gibi; yaşamın da türlü- çeşitli tatları, coşku veya hüzünleri olmasa yaşamanın tadına nasıl varırız?
Algılarımızı aktarmaya set çekilmiş kapıların arasından dahi süzülüvermek...
Ekmekçi Kız, Sadece C. ve Momentos nasılsa gizemli bir düş yolculuğuna çıkmışlar. Gönülden teşekkürler.
İyiliklere, güzelliklere, içten sevgilere, dostluklara kapılarımızı güvenle açık bırakarak...
hepsi çok güzel armağanlar, güle güle kullanın:) her zaman iyi kalpli insanlar yoldaşınız olsun...
YanıtlaSil