3 Aralık tüm dünyada Engelliler Günü olarak anılıyor. Tüm özel günler gibi bir gün kutlamalar, günün anlam ve önemini belirten konuşmalar, sonra unutmalar başka günleri anma- kutlama çalışmaları devam ediyor. Oysa o güzel çalışmaları içtenlikle, inanarak sürdürebilsek. Gün olarak değil, günler boyu güzel çalışmalar yapmaya devam edebilsek. Kaçımız sağlam, kaçımız engellere takılıyor, normal yaşamını sürdürmekte zorluk çekiyor. bir bilebilsek, görebilsek aşılmaz engelleri, duyabilsek kısık sesleri, kötü kokuları alabilsek, dokunabilsek yaralara, incinmiş kalpleri onarabilsek merhametle...
Yaş almak hayatın algılanabilir bir gerçeği. Yaşlanma, kişiyi sınayan bir engelli olma durumu, anlayana. Zorlukların üstesinden gelmeye çalışıyorsunuz, çabalıyorsunuz. Öte yanda kasisler, puslu görüntüler, aklına ve beynine, dost bildiklerine itiraz edenler, bitmez tükenmez hırslara, paranın, lüks yaşantıların cazibesine kapılanlar, pırıltılı hayatlara imrenenler... Zamanından önce yaşlananlar, ihtiyar bir çehrenin ardından kısık gözlerle çevreyi kollayanlar... Gerçek engellilerden çok onlara içiniz acıyor, çaresiz ve bitkin düşüyorsunuz.
İyi ki bir de madalyonun öteki yüzü var. Bütün kötülüklere ve kötülere inat, iyilik tohumlarını verimli topraklara serpmeye devam ediyorlar. Umut bu ya! Ya çıkarsa, ya eskiden olduğu gibi bire on, bire yüz verirse. Yağmur ve kar sularıyla beslenen ağaçlar, ürünler meyve vermeye başlarsa! Mucize değil, gerçek. Bilim kurgu veya hayal mahsulü değil, olabilir... Oyun değil, yaşamın ta kendisi...
Teşekkür borçlu olduğumuz ne çok insan var çevremizde. Elleriyle, tırnaklarıyla, alın teri, göz nuru ile çalışıp çabalıyorlar. Ulaşmak istedikleri o güzellikler gün gelecek onlara yansıyacak, çevrelerini gün ışığı gibi aydınlatmakla kalmayacak, enerji olup akacak, yol bulup yön gösterecek.
Sizin de uğurlu saydığınız küçük- büyük objeler var mıdır? Bir kuş tüyü, bir anahtar, bir kitap, bir kalem, kurutulmuş bir çiçek. bir resim, bir fotoğraf, bir mektup, bir kutu... Yüreğinizi ferahlatan insanlar, bir komşu, eski bir dosttan kalan anılar . Çeşitli mesleklerden, uğraşılardan, görevlilerden geriye kalan inanılmaz öyküler. Çıraklık, kalfalık ve ustalık hikayeleri! Yükseköğrenim görmediği halde sohbetiyle sizi kendine bağlayan saygın insanlar.
Sizin de uğurlu saydığınız küçük- büyük objeler var mıdır? Bir kuş tüyü, bir anahtar, bir kitap, bir kalem, kurutulmuş bir çiçek. bir resim, bir fotoğraf, bir mektup, bir kutu... Yüreğinizi ferahlatan insanlar, bir komşu, eski bir dosttan kalan anılar . Çeşitli mesleklerden, uğraşılardan, görevlilerden geriye kalan inanılmaz öyküler. Çıraklık, kalfalık ve ustalık hikayeleri! Yükseköğrenim görmediği halde sohbetiyle sizi kendine bağlayan saygın insanlar.
Mükemmel hazırlanmış bir sofrada sunulan muhteşem bir sabah kahvaltısı. Günün en güzel öğününde bir baba-kız, oğul ve gelin ile birlikte olmak. Günlerin yorgunluğunu, kuşların bile göç ettiği bir adada gidermek. Harika insanların dopdolu sohbetleriyle dağarcığımızı doldurmak, soluk almak...
Bir hastane odasını adeta dünya cennetine çeviren doktorlar, hemşireler, temizlik görevlileri. Teşhis ve tanıdan önce hastayı çok yönlü tanımanın gereğine inananlar.
Görüş gücü azalan gözlere ışık olanlar, deneyimi, bilgi ve görgüsü oranında alçak gönüllü olanlar, bir kurumu adıyla yüceltenler, o kuruma güven ve varlığıyla itibar kazandıranlar.
Diğer yanda dakikalarca beklediğiniz bir telefonda sorununuzu çözmeden ,mekanik bir sesle kalite kontrolünden söz edenler. Ödediğiniz ücretin karşılığını alamadan hak talep edenler. Kurumlar ve kişilerin değişimi yapılan işin kalitesini de değiştirir mi? Denetimin aksadığı yerde, kişilerin vicdani denetimi neden devreye girmez?
Günleri, ayları, yılları el ele, kol kola arşınlamak. Gerektiği zaman yardımcı destekler aramak...
Canlı değil, sadece duvar kâğıdı
Çok uzun yazılar okunmaz deniyor. Her şeyi kısaltarak ifade edersek hayatın kalitesinden de ödün vermez miyiz? Kısa mesafe engelli yürüyüşler bile nasıl büyük çabalar gerektiriyor. TRT Spor Yıldız Programında engelli sporcuların hayat hikayelerini lütfen izleyiniz. Hayat engellerine rağmen çabalamaya değer.
Makbule ABALI-Emekli Eğitimci
4Aralık 2025 Urla-İzmir
.jpg)






.jpg)
Unutmamalıyız ki en büyük engel sevgisizliktir. 3 Aralık Dünya Engelliler Günü’nde dileğimiz, engelli bireylerimizin karşılaştığı tüm engellerin ortadan kalkması ve daha eşit, daha erişilebilir bir yaşam sürmeleridir.3 Aralık Dünya Engelliler Günü, herkes için eşit ve erişilebilir bir yaşamın önemini hatırlatan anlamlı bir gündür. Özel gereksinimli bireylerimizin toplumsal hayata tam katılımını desteklemek ve haklarını güçlendirmek hepimizin ortak sorumluluğudur.Sadece bir gün değil, her zaman yanlarında olduğumuzu vurguluyor; sevgi ve dayanışmayla aşılmayacak hiçbir engel olmadığını bir kez daha ifade ediyorum.Yaşadığımız çevrede dezavantajlı gruplara yönelik toplumda farkındalık oluşturmak, onlara gerekli desteği vermek ve onların da hakları olduğunu bilerek yaşamak hepimizin sorumlulukları arasındadır. Dezavantajlı bireyleri yapamadıkları ile değil yapabildikleri ile ve bize benzer yanlarıyla görmek gerekir. Onların acıma duygusuna değil sevgiye, soyutlanip ötekileşmeye değil birlikte zaman geçirmeye ihtiyaçları var.Hayat, bazen görünmeyen engellerle dolu bir yolculuktur. Birçok insan için bu engeller, yalnızca fiziksel değil, duygusal ve zihinsel yükler de taşır.Hayat, sürekli olarak karşımıza engeller çıkaran bir yolculuk aslında. saygılar
YanıtlaSilEmek harcayarak, görüş ve düşüncelerinizi içtenlikle dile getirerek yazdığınız geri bildirimlere çok teşekkür ederim S. Deviren. O kadar güzel dile getirmişsiniz ki. Engelli bireylerin de yaşam hakları olduğunu bilerek empati kurulabilse hayat onlar için çok daha yaşanabilir hale gelecektir.
SilSosyal devletin öncelikle ilgi ve desteğini bekliyorlar. Engelli sporcularımızın dünya birincisi olmaları ne büyük mutluluktur. Engelli çocuklar aile ve okulda sevgi dolu bir ortamda yeteneklerinin üst sınırına ulaşabiliyorlar.
Destek ve duyarlılığınız, farkındalığınız için teşekkürler.
Her satır, her cümle çok kıymetli Canım Öğretmenim💗
YanıtlaSilHer gün yepyeni ufuklara yol alıyoruz, yazılarınızla🌟
Emeğinize, yüreğinize sağlık 💐💐💐
Bu konuda senin de ne kadar hassas ve ilgili olduğunu biliyorum çok sevgili F....
Silİyi dileklerine, görüş ve düşüncelerine çok teşekkür ederim canım.
Bu yazıyı okurken kendimi bir yolculuğun içinde hissettim.
YanıtlaSilEngeller kelimesi sadece bedensel sınırları değil hayatın her köşesinde karşımıza çıkan görünmez duvarları da hatırlattı bana... Hepimiz bir şekilde engellerin arasında yol alıyoruz ama önemli olan birbirimizin yolunu kolaylaştırmak...
Fotoğraflarda çok güzel çıkmışsınız :) Yalnız alttaki eş olmak isimli fotoğrafta kameraya doğru değil de böyle uzaklara bakmışsınız :)
Hayatın her aşamasında hepimiz için bir engel çıkabilir değerli arkadaşım. Halden anlamak sözü ne kadar anlamlı ve doğrudur.
SilGörünmez bir kaza, aniden oluşan bir hastalık, bir virüs bir anda kişinin yaşamını altüst edebiliyor.
Uzun süreli beraberlikler el ele , kol kola devam ederken zamanla bir dayanak da ikili hayatlara destek oluyor.
Kişisel fotoğrafları çok nadir koyarım. "Uzaklara bakmak" çok doğru bir tespit. Yaş aldıkça gelecek kaygısı ya da düşüncesi (Bireysel ya da toplumsal olarak) insanı daha çok düşündürüyor sanırım.
Çekilişleri unuttuğumuz bir dönemde güzel bir haber almak ayrıca bizi çok mutlu etti. 'Ya çıkarsa 'deyişi doğrulandı.
Emeklerinize çok teşekkürler.
Sizin armağanınız olan mavi kolye benim uğurlu objelerimden biri :) Hediyeyi veren kişinin enerjisi bence hediyeye geçiyor. İhtiyacım olduğunda takıyorum, bana güç veriyor <3
YanıtlaSilHassas ince ruhunla öyle naif ve düşüncelisin ki canım. Pembe begonvil değişe mevsim koşullarına dayanamayıp iki kez kurudu. Sonra benim üzüntüme dayanamayıp yeniden açtı. Meğer toprağı ve yumurta kabuklarını , güneşi özlüyormuş. bir de tatlı dil eklenince coştu adeta.
SilGünde bir kahveye de alıştım artık. Baharatlı olunca farklı oluyormuş. Yazın beraber içeriz artık.
Merhabalar Makbule Öğretmenim.
YanıtlaSilSize ve eşiniz sayın Ahmet beye sağlık, sıhhat ve afiyetler dilerim. Yaş alan insanlar da yaşamın engellileri sayılır. Ve bu engellilikten, Allah ömür verdikten sonra kimse kaçamayacak. Bugün siz, yarın ben, öbür gün onlar... Babam hep şöyle derdi: "Yaşlılık kapıya konulacak meslek değil" Burada halk ağzıyla söylendiği için yaşlılık evresini bir meslek olarak tanımlamışlar.
Bizler de yavaş yavaş yaşamın engellileri arasına katılıyoruz. Ben bu durumu bu sene daha çok hissettim. Oturduğum yerden kalkarken ve ayaklarımın üzerine basarken zorlandığımı hissettim.
Toplumun her bireyinin eşit haklara sahip olması gerektiğini savunuyorsak, engelli bireylerin de eğitim, sağlık, ulaşım, istihdam ve sosyal yaşamda eşit şartlara sahip olması gerektiğini kabul etmeliyiz. Ancak ülkemizde hep taşa toprağa yatırım yapıldı ve halen de aynı yatırım zihniyeti devam ediyor ve insana hiç yatırım yapılmıyor. Bunun acısını da bu ülkenin vatandaşları olarak bizler çekiyoruz. Önce insana yatırım yapılmalı, ondan sonra da taşa toprağa yatırım yapabilirsiniz.
Yorumumu anonim haline gelmiş bir söylem ile bitirmek istiyorum: “Engellilik, insan olmanın bir başka halidir. Görmeyen gözlerimiz olabilir, yürüyemeyen ayaklarımız… Ama kalplerimiz sevgiyle attıktan sonra hiçbir engelin önemi yoktur."
Selam ve saygılarımla.
Merhabalar Recep Öğretmenim.
SilBabanızı rahmetle anıyorum. Çok yerinde bir söz. Mersin'de Alzheimer Derneği'nin üstün bir anlayış ile donatılan binasının adı "Engelli Bakım Merkezi" olarak değişince biraz şaşırmıştım. Aslında yaşlılık da tam bir engelli olma durumu.
İnsana yatırım gerçekten çok önemli .Şafak Pavey Mecliste olduğu dönem engelli haklarını ne güzel savunurdu.
Aşık Veysel'in türkülerindeki derin anlayışa kulak vermek gerek. Sevgisiz kalplerle taş yürekli, merhametsiz, duyarsız halden anlamayan kişilerin kendini başkasının yerine koyup empati kurması da çok zor.
Düşündüren yorumunuza çok teşekkür ederim.
maşallah ikinize :)
YanıtlaSilBu yorumun, sağlık konusunda iyi dilekler içerdiğine inanıyorum Derin.
SilÇok teşekkürler.