Bu Blogda Ara

14 Şubat 2025

GERÇEK ÖYKÜLER...




14 Şubat dünyanın pek çok yerinde aynı zamanda "Dünya Öykü Günü" olarak kutlanıyor. Tanınmış-tanınmamış nice yazarın dile getirdiği duygular, düşünceler, anlar. anılar... Yaşanmış ya da kurgulanmış, gerçek veya düşsel anlatımlar... 

Okuyucu için öykü, romandan daha kolay diye düşünmüşümdür hep. Yıllar önce de Varlık Yayınları'nın küçük kitaplarıyla öyküler okumak nasıl da iyi gelirdi insana. Sait Faik, Oktay Akbal, Sabahattin Ali ve Çehov'un insanın içini ısıtan öyküleri...  Füruzan, Sevgi Soysal, Tomris Uyar, İnci Aral, Osman Şahin'den insan öyküleri... 

Özellikle gençlik yıllarında hayatı anlamlandırmak, insanı tanımak adına keşke gençler daha çok öykü kitapları okuyabilse, hatta öykü yazma denemelerine girişebilse. Öykü kahramanları, insanı hayatı sorgulamaya, ilişkileri yeniden düşünmeye, değerlendirmelere yönlendiriyor. Dünyanın her yerinde öyküler, hayatın içinden dramları, sevdaları, yöresel acıları, mutluluk ya da mutsuzlukları dile getiriyor...

İnsan yaşamından kesitler yıllardır öykü yazarlarına ilham veriyor. Ancak 21. yüzyılda dünyanın her yerinde gerçek şiddet ve düşmanlık öyküleri de halen sürüyor, insanın insana eziyeti hiç bitmiyor.
Her öykü elbet mutlu sonla bitmez, ama öylesine acılar ve utançlar yaşanıyor ki, insan adına, insanlık adına içiniz burkuluyor, tüyleriniz diken diken oluyor. 

Özellikle kadınlar ve çocuklar daha çok acı çekiyorlar, haksızlığa uğruyorlar. Sevgi öykülerinin de dramların da ana kahramanları onlar. Çok sevildikleri için, kıskanıldıkları için, utanıldıkları için, ya da çeşitli  kişisel nedenlerle beklenmedik zamanda, beklenmedik biçimde öyküleri yazılıyor yakınlarınca...

Öykülerin başlangıcını hiç bilmeden sonuçlarla ilgileniyoruz hep. İnsan yaşamında parantezler açıp, sorular oluşturmak zor geliyor belki de. Virgül, noktalı virgül bile koymuyoruz, nokta ile ilgileniyoruz hep. "Yaşadı... öldü..." diyoruz sadece. Noktalar uzayıp gidiyor hayatın içinde... 

Düşünmüyoruz çoğu kez. Sorgulamıyoruz kendimizi, çevremizi kötülükleri, eziyeti, şiddeti. O yüzden yeniden-yeniden yaşanıyor dünyamızda  acı öyküler. Kırsal kesimde belki hiç tanımadığımız, bilemeyeceğimiz öykü kahramanı ne çok kadın... Sığınma evine ne kadar uzak, ne kadar yakın. hiç bilmiyor...

Yöremizde, kentimizde, ülkemizde, sokakta, caddede, toplu taşıma araçlarında, vapurda, otobüste, dolmuşta kim bilir ne çok öykü kahramanı dolaşıyor aramızda. Konuşmasak, tanımasak da her yüze yansıyan ne çok şey var; acı, hüzün, kaygı, mutluluk, mutsuzluk, iyimserlik, güvensizlik, aldırmazlık... 

Onca farklı insan, onca farklı duygu... Belki bazılarını zamanında gördük, farkında bile olmadık, bazılarını sonradan tanıdık, gazete haberleriyle. Çoğu kez hüzünlü, acıklı, yürek burkucu öykülerle...

Belki şu anda bile dünyanın herhangi bir yerinde  pek çok insan, hiç tanımadığı insanlarla aynı kaderi paylaşıyordur. Ve öyküler yazılmaya devam edecektir yüzyıllar boyu. Dileriz, mutlu sonla bitenler çoğalsın.

Makbule ABALI-Eğitimci
Şubat 2011. Mersin


SEVGİ, UMUT, HUZUR, GÜVEN, DOSTLUK, BARIŞ; 
YUVAMIZDAN, YÖREMİZDEN, YURDUMUZDAN, DÜNYAMIZDAN HİÇ EKSİLMESİN...

Şubat 2025 Urla





11 yorum:

  1. Sevgili Makbule Hocam,
    Öykülerin tadını almış birisi kolay kolay bırakamaz ama mühim olan da başlamasıdır. Günümüz teknolojilerine karşı, tüm değerlerin azaldığı bir dönemdeyiz ve dilerim insanların içindeki sevgi kocaman bir ağaç gibi büyür. Güzel hayatların öykülerini okuyacağımız, göreceğimiz, izleyeceğimiz günler yakın olsun dilerim. Sevgi günü kutlu olsun.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sevgili Momentos,
      İçten- güzel dileğin, benim de ortak dileğim. Sevginin, hoşgörünün, iyi duyguların tükendiği yerde pek çok şey de kaybediliyor. Momentos Radyoda ve bloğunda sürdürdüğün güzellikler için teşekkürler.

      Sil
  2. Mutlu sonla bittin öyküler ve biz bu duruma o kadar alışalım ki daha bir öyküyü okumaya başladığımızda sonundan emin olsak da mutlulukla devam edelim

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hayatta mutluluğun içine bazen hüzün ve mutsuzluk da karışabiliyor. Önemli olan, yemeğin tadı-tuzu gibi ölçüyü kaçırmamak. Her şey dozunda güzel. Tüm çabamız o yüzden değil mi?
      Sağlıkla- umutla.

      Sil
  3. Ya değil mi.... Bir kadın dayak yerken, bir başka kadının gül aldığı bir sevgililer günü..... Öykü günü olarak kutlamak çok daha yerinde sanki.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sadece tek güne sığdırılmış öyle çok gün var kilar C.... Oysa hayat bir bütün değil mi? Kısa zamanda tüketilen her şey anlamını yitiriyor, değer kaybına uğruyor. Sonuç alınamadan
      sürmüyor gerçek yaşam. "Yap-boz" oyunu gibi. Gerçek amacı ve anlamı bilinemeyen her uğraş yüzeysel kalıyor, boşuna emek ve çaba harcamak gibi- tortusu bile kalmıyor.
      Günlük-yıllık yaşam öykülerini beğeni ile izliyorum.

      Sil
  4. ben daha çok roman okumayı severim. tadı damağımda kalan öyküler , öykü kitapları da var tabii. sanırım olmazsa olmazların başında füruzan'ın "gül mevsimidir"i ve feride çiçekoğlu'nun "yüzlük ülkeden mektuplar"ı geliyor. Dünya öykü günü kutlu olsun o halde :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Asıl güzel olan, okumak-yazmak-kitaplarla dost olmak tabii sevgili Şule. Tıpkı sen gibi.
      Okunan kitaplar, zamana-duruma, kişisel beklentilere, yaşına, sağlığına göre değişebiliyor. Gençlikte zaman elverdiğince okumak en güzeli. Seçici olduğunu biliyorum.
      Sağlıkla-umutla.

      Sil
  5. Sizin de öykü gününüz kutlu olsun.
    Maalesef otobüste, vapurda karşılaştığımız herkesin hayatı başka bir öykü, kimi acı, kimi daha acı...benim gibi eskilerin bildiği bir şarkı vardı gülen az, gülen az, ağlayan çok, gülen az diye...o haldeyiz.

    YanıtlaSil
  6. Merhabalar, bloğunuzu yeni takip etmeye başlayan biri olarak ve biraz da gecikmeli olarak sizin de öykü gününüz kutlu olsun. Yazınızı okuyunca sadece bugün üç kadın cinayeti okudum internet üzerinden. Öykülere sığdırılan kısacak yaşamlar, romanlara da konu oluyor elbette. Ben her ikisini de okumayı seviyorum ama romanlar her zaman birinci sırada... Saygılarımla

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhabalar, hoş geldiniz. İyi niyetle yapılan hiçbir kutlama ya da anma gecikmeli değildir bence. Öykü veya roman okumak-yazmak, kişinin iç dünyasına, alışkanlıklarına bağlı tabii. Gerçek öykülerden bazıları nasıl o kadar acımasızca kurgulanıyor, ben de anlayamıyorum.
      Sevgiyle.

      Sil