Bu Blogda Ara

15 Şub 2011

GERÇEK ÖYKÜLER...

14 Şubat dünyanın pek çok yerinde aynı zamanda "Dünya Öykü Günü" olarak kutlanıyor. Tanınmış-tanınmamış nice yazarın dile getirdiği duygular, düşünceler, anlar. anılar... Yaşanmış ya da kurgulanmış, gerçek veya düşsel anlatımlar... Okuyucu için öykü, romandan daha kolay diye düşünmüşümdür hep. Yıllar önce de Varlık Yayınları'nın küçük kitaplarıyla öyküler okumak nasıl da iyi gelirdi insana. Sait Faik, Oktay Akbal, Sabahattin Ali ve Çehov'un insanın içini ısıtan öyküleri...  Füruzan, Tomris Uyar, İnci Aral, Osman Şahin'den insan öyküleri... 
Özellikle gençlik yıllarında hayatı anlamlandırmak, insanı tanımak adına keşke gençler daha çok öykü kitapları okuyabilse, hatta öykü yazma denemelerine girişebilse. Öykü kahramanları, insanı hayatı sorgulamaya, ilişkileri yeniden düşünmeye, değerlendirmelere yönlendiriyor. Dünyanın her yerinde öyküler, hayatın içinden dramları, sevdaları, yöresel acıları, mutluluk ya da mutsuzlukları dile getiriyor...

İnsan yaşamından kesitler,yıllardır öykü yazarlarına ilham veriyor. Ancak 21. yüzyılda dünyanın her yerinde gerçek şiddet ve düşmanlık öyküleri de halen sürüyor, insanın insana eziyeti hiç bitmiyor. Her öykü elbet mutlu sonla bitmez, ama öylesine acılar ve utançlar yaşanıyor ki, insan adına, insanlık adına içiniz burkuluyor, tüyleriniz diken diken oluyor. Özellikle kadınlar ve çocuklar daha çok acı çekiyorlar, haksızlığa uğruyorlar. Sevgi öykülerinin de dramların da ana kahramanları onlar. Çok sevildikleri için, kıskanıldıkları için, utanıldıkları için, ya da çeşitli  kişisel nedenlerle beklenmedik zamanda, beklenmedik biçimde öyküleri yazılıyor yakınlarınca...

Öykülerin başlangıcını hiç bilmeden sonuçlarla ilgileniyoruz hep. İnsan yaşamında parantezler açıp, sorular oluşturmak zor geliyor belki de. Virgül, noktalı virgül bile koymuyoruz, nokta ile ilgileniyoruz hep. "Yaşadı... öldü..." diyoruz sadece. Noktalar uzayıp gidiyor hayatın içinde... Düşünmüyoruz çoğu kez. Sorgulamıyoruz olumsuzlukları, kötülükleri, eziyeti, şiddeti. O yüzden yeniden-yeniden yaşanıyor kadınlarla ilgili acı öyküler. Kırsal kesimde belki hiç tanımadığımız, bilemeyeceğimiz öykü kahramanı ne çok kadın... Sığınma evine ne kadar uzak, ne kadar yakın. hiç bilmiyor...

Yöremizde, kentimizde, ülkemizde, sokakta, caddede, toplu taşıma araçlarında, vapurda, otobüste, dolmuşta kim bilir ne çok öykü kahramanı dolaşıyor aramızda. Konuşmasak, tanımasak da her yüze yansıyan ne çok şey var; acı, hüzün, kaygı, mutluluk, mutsuzluk, iyimserlik, güvensizlik, aldırmazlık... Onca farklı insan, onca farklı duygu... Belki bazılarını zamanında gördük, farkında bile olmadık, bazılarını sonradan tanıdık, gazete haberleriyle. Çoğu kez hüzünlü, acıklı, yürek burkucu öykülerle...
Belki şu anda bile dünyanın herhangi bir yerinde  pek çok insan, hiç tanımadığı insanlarla aynı kaderi paylaşıyordur. Ve öyküler yazılmaya devam edecektir yüzyıllar boyu. Dileriz, mutlu son'la bitenler çoğalsın.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder